Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri zamanında bir kadın, yanına küçük oğlunu alıp geldi bu zâtın dergâhına. Huzuruna çıkarak; - Efendim! Oğlumu size teslim ediyorum. Eti sizin, kemiği benim, dedi. Büyük Velî kabul edip; - Peki bacım, gidebilirsin, buyurdu. Ve ilk olarak nefisle mücahede emrini verdi çocuğa. Çocuk az yiyor, az uyuyordu artık. Ama günden güne zayıflıyordu. O günlerde annesi geldi dergâha. Baktı ki, sararmış solmuş. Deri kemik kalmış yavrucak. Dikkat etti, arpa ekmeği yiyordu sadece. Oradan Gavs-ı âzam'ın huzuruna girdi. Gördü ki tavuk yiyor mübarek zât. Kısa aklı, bundaki hikmeti anlayamadı. Sitemli bir eda ile; - Ey efendim, siz tavuk yiyorsunuz. Benim oğlum kuru ekmek yiyor. Açlıktan ölecek nerdeyse, bu nasıl iş? diye dert yandı. Büyük Velî, tavuğun kemiklerini bir araya getirip; - Allah'ın izniyle kalk! buyurdu. Tavuk dirilip kalktı ânında. Kadın bunu görünce, utandı öyle söylediğine. Mübarek zât kadına dönüp; - Senin oğlun da nefsini ıslah etsin, istediğini yesin, buyurdu. GIYBETİ DİNLEMEYİN! Bu zât bir gün sevdiklerine; - Gıybet yapanı dinlemeyin, hatta susturun. Çünkü gıybet günahı, zina günahından büyüktür, buyurdu. Sordular: - Nasıl susturalım efendim? - Açıkça "Sus!" deyin. Böyle yapana yüz şehit sevabı verilir. - Yüz şehit sevabı mı efendim? - Evet. Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com