Hazret-i Hasan ile hazret-i Hüseyin radıyallahü anhümâ, çocukken güreşe tutuştular bir gün. Resûlullah da yanlarındaydı. Ama ne hikmetse Hasan'ı teşvik buyuruyordu. Bu, hazret-i Fâtıma'nın garibine gitti. Merakla döndü Efendimize: - Babacığım! - Buyur kızım. - Görürüm ki Hasan'ı tutarsınız. - Evet. - Ama Hasan büyüktür. Küçüğe yardım etmek daha münasip değil midir? Efendimiz, sevgiyle baktılar kızlarına: - Doğru dersin kızım. - Öyleyse? - Ama Cebrâil de Hüseyin'e yardım ediyor. Resûlullaha benzerdi Ebû Hüreyre "radıyallahü anh" şöyle anlatıyor: Hasan'ı nerde görsem, gözlerim yaşarır, bir hâtıra canlanır zihnimde. Şöyle ki; O, ufacık bir mâsumdu henüz. Efendimiz onu kucağına aldılar. Baktım, minnâcık elleriyle, dedesinin nurlu sakallarıyla oynuyordu. Yüzü, Resûlullaha o kadar benzerdi ki, Onun gibi benzeyen biri yoktu daha. Bu, daha çok benziyor Hazret-i Ebû Bekir de bir gün yolda giderken, küçük Hasan'ı gördü. Oturmuş oynuyordu babasının yanında. Hemen omuzlarına alıp, babasına döndü: - Yâ Alî! - Buyur yâ Ebâ Bekr! - Kusura bakmazsan, sana bir şey diyeceğim. - Bakmam, söyle. - Bu, senden daha çok benziyor Resûlullaha. Keşke hurma olsaydı Hazret-i Hasan ile Abdullah bin Zübeyr, sefere çıktılar bir gün. Sonra bir hurmalıkta mola verdiler. Lâkin hurma ağaçları meyvesizdi. Abdullah bin Zübeyr, hazret-i Hasan'a döndü: - Keşke şu ağaçlarda hurma olsaydı. Hazret-i Hasan; - Yaa, çok iyi olurdu, dedi. Ve "Yâ Rabbî! Şu ağaçta hurma bitir" diye dua etti içinden. O anda yeşillendi ağaç. Ve hurma ile doldu dalları. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com