Seyyid Emîr Külâl rahmetullahi aleyh, gençlik senelerinde güreşirdi. Çayırlarda güreşerek geçerdi bâzı vakitleri. Bir gün yine çıkmıştı er meydanına. Güreşirken, tanıdı Onu seyredenlerden biri. Ve beğenmedi bu işi. Kendi kendine; "Bu seyyid delikanlı güreşle uğraşıyor. Halbuki faydalı bir işle uğraşsa daha iyi olurdu" diye geçirdi kalbinden. Böyle düşünürken uyukladı o ara. Rüyâsında, "Çirkef dolu" bir çukura batmış gördü kendisini. Tam boğulacaktı ki, Emîr Külâl yetişip, çıkardı onu o pisliğin içinden. Ve uyandı. Gördü ki güreş bitmiş. Emîr Külâl, doğruca bu kimsenin yanına geldi. Kulağına eğilip; - Güreşiyorum ama güreşmekten maksadım, senin gibilerini çirkef çukurlarından kurtarmaktır, diye fısıldadı. O, hatâsını anlamıştı zâten. - Özür dilerim, dedi. ÖLÜM MELEĞİ GELİNCE Bir gün, gencin biri; - Efendim, Azrâil aleyhisselâm geldikten sonra tövbe etsem, kabul olur mu? diye sordu bu zâta. Büyük Velî sordu ona: - Senin mesleğin ne evlâdım? - Terzilik. - Terzilikte en kolay şey nedir? - Kumaş kesmektir. - Kaç senedir kumaş kesiyorsun? - Yirmi senedir. - Peki Azrâil aleyhisselâm rûhunu almaya geldiği zaman da kumaş kesebilir misin? Delikanlı düşündü. - Hayır, bu mümkün değil efendim. - Neden? - Ölüm ânı zordur insan için. O anda hiçbir iş yapılamaz. - Pekii yirmi senedir yaptığın bir şeyi o anda yapamazsan, hiç yapmadığın şeyi nasıl yapacaksın oğlum? - Anladım efendim. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com