Allah adamlarından Abdurrahim Bursavî hazretleri, bir gün şunu anlattı talebesine: Abdullah bin Mübârek, hacca gider bir sene. Haccı eda ettikten sonra bir rüyâ görür. Şöyle ki; Gökten iki melek yere inip, hasbihâl ederler. Biri sorar diğerine: - Bu sene, kaç kişi hacca geldi? - Altı yüz bin kişi. - Kaçının haccı kabul oldu? - Hiçbirinin kabul olmadı. Ama Şam'da biri var ki, o kişi, hacca gelmediği halde "Hac sevabı"nı kazandı. - Kimdir o kişi? - Alî bin Muvaffak. İbni Mübarek, rüyânın burasında uyanır. Merak etmiştir o kişiyi. Memleketine gitmeden Şam'a gider ve bulur bu kimseyi. Rüyayı anlatıp; - Sen ne hayırlı bir iş yaptın ki, hac sevabı kazandın? diye sorar. Ali bin Muvaffak anlatır: - Ben, ayakkabı tâmircisiyim. Otuz yıldır nafile hacca gitmek istiyordum ama gidemiyordum. - Neden? - Yol parası tedarik edemiyordum. Bu sene parayı tedârik ettim, ama yine gidemedim. İbni Mübarek merak eder: - Neden gidemedin? - Çünkü çok fakir bir komşum vardı. Bir gün evine ziyarete gittim. Odada "Et kokusu" vardı. Kendisine, şaka yollu; "Ocakta et pişiyor galiba. Şunu getir de birlikte yiyelim" dedim. Garip, başladı ağlamaya: Çok üzülüp; - Niçin ağlıyorsun? diye sordum. Dedi ki: - Çocuklar üç gündür aç. Günlerce iş aradım, bulamadım. Yol kenarında, bir "ölü hayvan" gördüm. Zarûret miktarı kesip eve getirdim. Pişen, o ettir. Yüreğim sızladı. Büyüklerimizin; "Bir muhtâca yardım etmek, nafile hacdan daha sevaptır" sözünü hatırladım. Ve yol parasını verdim ona. Abdullah bin Mübarek; - Çok iyi yapmışsın, der. Ve ağlayarak çıkıp gider. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com