Elçi gittikten sonra, "Gâzi Sultân Murat Hân", Emriyle harp meclisi toplandı hemen o an. Sultân, Evrenos Bey'e sordu ki: (Söyle bre! Dersini, nice vermek gerektir bu kâfire?) Arzetti ki: (Ben senin âciz hizmetkârınım. Benim fikrim ve re'yim ne ola ki hünkârım. Cenk ahvâlini bilmek, sultânların işidir. Onların fikirleri, bizim için emirdir.) Sultân Murat bu sefer dedi ki: (Ey oğullar! Evet, bu kâfirlerle cenk ettim çok defâlar. Lâkin meşveret etmek, sünnetidir Resûl'ün, Gönül birliği edip, ittifak lâzım bugün.) Tekrar Evrenos Bey'e dedi ki: (Ey kardeşim! Seni, nice zamandır bu uçta bekletmişim. Bunların ahvâlini öğrendin buralarda. Bu yüzden senin fikrin önemlidir bu babta.) O zaman Evranos Bey arz etti ki hemence: (Bu âciz hizmetçiye hoş gelir ki şöylece, Biz daha önce varıp, tutalım iyi bir yer. Düşman, harp meydanına, bizden sonra geleler. Ama cenk husûsunda etmeyelim acele. Kâfirler, bizden önce başlasın cenge hele. Zîra küffâr, topluca birlik durduğu zaman, Demirden hisar olup, zafer pek olmaz âsân. Ama cenge başlayıp, dağılırlarsa eğer, Savaşmak âsân olup, kolaylaşır hem zafer. Sultânım, bu kadardır, bu acizin bildiği. Gerisini, sultânlar bilirler daha iyi.) Murat Hüdâvendigâr ve şehzâde Bâyezid, İşbu fikri buldular pek uygun ve münâsip. İyi yer tutmak için ordu da en nihâyet, Piriştine'ye doğru eylemişti hareket. "Gâzi Evrenos Bey"le, "Paşa Yiğit" emrinde, Yürüdü öncü kuvvet, ordunun önlerinde. Kosova Ovasına ulaştılar birazdan. Ve Haçlı ordusunu gördüler tâ uzaktan. Gerçekten de sayıca üstün idi kâfirler. "Altmışbin" Türk'e karşı, "ikiyüzbin" idiler. Hükümdâr istiyordu aynı gün harbe girmek. Ve lâkin asker yorgun, düşmansa azgındı pek. Gâzi Evrenos Bey'in tavsiyesiyle bizzât, Askere, bir gün için verildi istirâhat. Tahmîninin üstünde düşmanla karşılaşan, "Sultân Murat", endişe içindeydi o zaman. Hemen harp meclisini toplayarak son kere, Bunu, komutanlarla eyledi istişâre.