Hazret-i Âişe ağlıyor!..

A -
A +

(Dünden devam) Sultan-ı Enbiya (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ayağını mescidin içine koyup, diğer ayağını henüz koymadan, Hazret-i Cebrail yetişip; "Yâ Muhammed! Mescide girme ki, izin yoktur" dedi. Server-i Âlem; "Yâ kardeşim Cebrail! Sebebi nedir?" diye sordu. Hazret-i Cibril; "Âişe'nin gözünden ırmak gibi yaş akar. Hak Sübhanehü ve teala emreder ki varıp, Âişe'nin hatırını teselli edesin" diye haber verdi. O Server emri aldı. Mescide girmedi. Seadetle eve geldi. Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) karşılayıp, Sultan-ı kâinatın mübarek ayağının tozuna yüz sürdü. Özürler diledi. Ve affını istedi. Resul-i Ekrem (aleyhisselam) afv buyurdu. Hak teala, Cibril'e: "Habîbim ile Âişe'yi, ben azimüşşan araya girip barıştırdım. Şimdi ikram edelim. Var cennet nimetlerinden getirip, ikisinin önlerine koy" diye emretti. Cibril emri aldı. Cennete vardı. Cennet nimetlerinden getirip, önlerine koydu. Hazret-i Âişe, bir lokma Hazret-i Sultan-ı Enbiyanın mübarek ağzına koyardı ve bir lokma kendi yer idi. İki lokma kaldı. Server-i Âlem; "Yâ Âişe! Bu iki lokmayı baban Ebu Bekr için alıkoy!" buyurdu. Zira Sultan-ı kâinatın Hazret-i Ebu Bekr'e o mertebe muhabbeti vardı ki, bir lokmayı onsuz yemez, bir an dahi onsuz olmak istemezdi. Ebu Bekr'in bu nimetlerden mahrum kalmasını reva görmedi. (Devamı yarın) > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com