Bir velî zat, bir kimsenin eline kıymetli bir "Hediye" verip; - Bunu al, mektebin en güzel talebesi hangisiyse ona ver! buyurdu. Adam; - Peki efendim deyip çıktı. Kendi çocuğu da o mektepteydi. Yüzlerce çocuk içinden kendi oğluna verdi o hediyeyi. Geri geldiğinde o velî sordu: - Hediyeyi kime verdin? - Kendi oğluma verdim efendim. - Niçin? - Baktım, baktım, ondan daha güzelini göremedim efendim. Velî zat tebessüm edip; - İşte kıyâmet gününde de Allahü teâlâ, "Rahmet hediyesi"ni Muhammed aleyhisselâma verir. O da mahşer yerine gelir. Mahşer halkına bakar, bakar, kendi ümmetinin günahkârlarına verir o hediyeyi. Hak teâlâ; - Ey Habîbim! Senin ümmetin girmedikçe, diğer ümmetler Cennete giremezler, buyurur. NİÇİN YEMEZSİNİZ? Zenginin biri, bir veliyi yemeğe dâvet eder. O mübarek gelir, oturur sofraya. Ancak yiyemez. Ev sâhibi sorar: - Efendim, niçin yemezsiniz? - Benim, ciğerparelerim evde aç ve susuz beklerken nasıl yiyebilirim? Adam derhal bir sofra daha hazırlayıp gönderir evlerine. O veli, o zaman yer ve şöyle anlatır: Kıyâmet gününde de Hak teâlâ, Habîbini Cennete dâvet eder. Ancak ümmetin günahkârları mihnet ve zahmettedirler. Onları bu halde bırakıp da Cennete girmez. Ellerini açıp; - Yâ Rabbî, ya beni ümmetimle berâber Cehenneme gönder, yâhut onları da benimle Cennete sok, diye yalvarır. Cenabı Hak cevaben; - Ey Sevgili Habîbim! Cehennem sana haramdır. Ümmetini al da birlikte Cennetime girin, buyurur. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com