Seyyid Tâhâ hazretleri, talebeleriyle bizzat meşgul olurdu. Her türlü dertlerine derman olurdu onların. Bütün devlet ricâli, hattâ sultân, Onun emrine muntazırdılar. Îrân Şâhı bile, anlamıştı Onun büyüklüğünü. Nitekim Şemdinli yakınında, yüzkırkbeş pâre köyü, Ona bağışlamıştı. Bu haberi kendisine verdiklerinde; - "Elhamdülillah" deyip, şükretti Rabbine. Yıllar geçti aradan. Îran Şâhı öldü. Yerine oğlu geçti. Ve babasının verdiği o köyleri, geri aldı. Bunu da Seyyid Tâhâ'ya söylediler. - "Elhamdülillah" deyip şükretti yine. Yakınları; - Efendim, hikmeti ne ki, her iki hâlde de şükrettiniz? dediler. Buyurdu ki. - O köyleri verdikleri zaman kalbime baktım. Gördüm ki zerre kadar sevinç eseri yok. "Elhamdülillah" dedim. Aldıklarında da kalbime baktım yine. Gördüm ki üzüntü yok, hamdettim Rabbime. Hırsızın hidayeti Bu büyük velînin çok kerâmetleri vardır. Dilden dile dolaşır. Biri şöyle: Hırsızın biri, bir gece yarısı ambarına girdi bu zâtın. Baktı ki her taraf "Un" çuvallarıyla dolu Hemen birine yapışıp götürmek için davrandı. Ama kaldıramadı. Yarısını boşalttı. Kaldıramadı yine. Biraz daha boşaltıp denedi. Bir milim bile kıpırdatamadı. Çok şaşırdı. Zîra dolu çuvalı rahat kaldırıyordu önce. Az daha boşaltıp denedi. Oynatamadı yine yerinden. Şaşkın hâlde düşünürken, "Seyyid Tâhâ" ambara girdi birden. - Kaldıramıyor musun? buyurdu. Hırsız, şaşırdı ne diyeceğini. Büyük velî, çuvalı kaldırıp, koydu sırtına. Ve tebessüm ederek; - Al git, şimdilik bu kadar yeter, buyurdu. Bir daha ihtiyacın olursa bana gel, e mi? Hırsız, tövbe edip bıraktı bu kötü huyu... E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com