(Dünden devam) Müşrikler, Aliyyül Mürtezâ'yı (radıyallahü anh) Resul-i Ekrem'in (sallallahü aleyhi ve sellem) döşeğinde görüp, Server-i Âlem'i sordular. "Ne bileyim!" dedi. Bu cevabı aldılar. Acele dışarı çıktılar. *** Aliyy-ül Mürtezâ (radıyallahü anh) ertesi gün o kadar kâfirlerin arasından çıkıp, Kâbe-i şerifte, Resulullahın makamına oturdu. Kureyş kâfirlerine; "Resul-i Ekrem hazretlerinde her kimin emaneti varsa, gelsin benden alsın!" diye seslendi. *** Emaneti olanlar gelip aldılar. Hicret edemeyen Sahabe-i güzin, Hazret-i Ali'nin kanadı altına sığınıp, bir ferdin canı incinmedi. Müşrikler Hazret-i Ali'den korktukları için, Müslümanların hiçbiri cefa görmediler. Resul-i Ekrem'in evi Mekke-i Mükerreme'de olduğu müddetçe, Hazret-i Ali de Mekke'de kaldı. *** Bir müddet geçti. Efendimiz emretti. Saadethanelerini Medine-i münevvere'ye götürmesi için Hazret-i Ali'yi (radıyallahü anh) vazifelendirdi. Hazret-i Ali emri aldı. Küffarın yanına vardı. *** Ve onlara hitaben; "Ben inşallahü teala yarın Medine'ye gideceğim. Kimin bir sözü varsa, ben burada iken söylesin!" dedi. Cümlesi dinlediler. Başlarını eğdiler. Herhangi bir cevap vermeye takat getiremediler. (Devamı yarın) > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com