Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, kiminle karşılaşsa, mutlaka dua isterdi o kimseden. Kendisi anlatıyor: Büyük küçük, kiminle karşılaşsam, - Bana dua et, diye yalvarıyordum. Eğer dua ederse, uçuyordum sevinçten. Bir gün, başımdan şöyle bir hadise geçti: Verimli bir tarlası vardı annemizin. Annem, o tarladan buğday kaldırdıkça, benim hissemi de gönderiyordu bana. Bir sene, yine göndermişti hissemi. Ben, buğdayları kilere taşıdım. Döndüğümde, buğdayı getiren adamın geri gitmiş olduğunu gördüm. Niçin o kimsenin duasını almadım? diye çok üzüldüm. Hatta ağladım. Peşinden koşup; - Ne olur bana dua et. Belki senin duanla Rabbim beni bağışlar, diye yalvardım. O kişi hayret edip; - Herhalde beni başkasına benzettin, dedi. - Hayır, seni kimseye benzetmedim. Ne olur, dua et bana. O yine hayretle; - Ben cahil biriyim. Ama madem istedin, pekâlâ, sana bir dua edeyim, dedi. Ve ellerini kaldırıp; - Yâ Rabbî, aç bu gencin kalb gözünü, diye yalvardı. Anında kabul oldu duası. Kavuştum muradıma. EN KIYMETLİ İBADET Bir gün de bir talebesi; - Hocam, dinimizde en kıymetli ibadet nedir? diye sordu. Cevaben; - En kıymetli ibadet namazdır. Namaz, imandan sonra en kıymetli ibadettir dinimizde. Bir vakit namazı özürsüz kazaya bırakan, seksen hukbe Cehennemde yanacaktır, buyurdu. - Hukbe ne kadar zamandır efendim? - Seksen ahiret senesidir ki, her günü, seksen dünya senesi kadardır. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com