Ebû Bekr-i Verrak rahmetullahi aleyh, âlim ve evliyâdan bir zattı. Çok korkuyordu Allahü teâlâdan. Gençliğinde çok istediği bir şey vardı. "Hazret-i Hızır" ile görüşmek. Bunu çok arzu ediyor, nasîb etmesi için Rabbine yalvarıyordu. Ayrıca bir âdeti vardı kendisinin. Şöyle ki, her gün evliyâ kabirlerini ziyaret için kabristana gider ve her gidip gelişte bir cüz Kur'ân-ı kerîm okurdu. Bir gün, yine bu niyetle çıkmıştı ki, yanına nur yüzlü bir ihtiyar gelip sordu: - Nereye gidiyorsun evlat? - Kabristana gidiyorum efendim. - Ben de o tarafa gidiyorum. İstersen beraber gidelim. - Olur efendim, dedi. Ve başladılar birlikte yürümeye. Çok sevmişti bu ihtiyarı. Sohbet ederek gittiler. Kabir ziyaretini yapıp, yine sohbet ederek döndüler. O ihtiyar ayrılırken; - Çok görmek istediğin "Hızır" benim evlat. Beni gördün. Ama ben meşgûl ettim seni. Her gün okuduğun cüzü, bugün okuyamadın, dedi. Ve ekledi: - Hızır ile sohbetin zararı bu olursa, "kötü arkadaş"larla konuşmanın, kötü kitapları okumanın zararını düşün artık. Tam cevap verecekti ki, göremedi onu bir daha. Kaybolmuştu gözden. ALLAH KİMLERİ SEVMEZ? Bu zât, bir sohbetinde; - Ey insan! "Alçak gönüllü" ol ki, Rabbimiz seni sevsin, buyurdu. Zîra Allah, kibirli kulları sevmez. Hattâ rahmetinden uzak eder onları. Zâten hâlis Müslüman, edebli ve mütevâzı olur. Sordular: - Edeb nedir efendim? - Edeb'in bir târifi, îtirâz etmemek, yâni büyüklerin emrine hemen "Peki" demektir, buyurdu. Ve ilâve etti: - Zâten bu nefsi en ziyâde tahrîb eden şey de, hak söze "Peki" demektir. Zîra bu azgın nefis, hep "Hayır" demek ister. Ama mütevâzı olursa, "Peki" deyip, söz dinler. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com