İsmâil aleyhisselâm

A -
A +

"Nasıl sevinmiyeyim?'' Sevinince İsmâil, "kurbân" olacağına, Babası Halîlullah, çok hayret etti buna. Buyurdu: ("Seni kurbân edeceğim" diyorum, Buna rağmen seni çok sevinçli görüyorum.) Dedi ki: (Babacığım, nasıl sevinmiyeyim, Rabbimden istediğim, bu idi zâten benim. O'nun rızâsı üzre ve O'nun huzûruna, Gitmekten daha büyük, "Müjde" yok zîrâ bana. Bütün ömrüm boyunca çeksem de çok eziyet, Yine de kolaylıkla, ele geçmez bu nimet. Şimdiyse bu devlete, kolay kavuşacağım, Sen şimdi vazîfeni îfâ et babacığım! Ne emir aldın ise, Allahü teâlâdan, Çabuk getir yerine, geçirme daha zaman. Senden, Hak teâlâya "Oğlunu" fedâ etmek, Benden de, Allah için, bir "Cân" fedâ eylemek. Haydi bitir işini, çabuk ol babacığım, Zîrâ "Dosta varmağı", çok ister şimdi cânım. Nemrûd, seni ateşe atınca, son olarak, Sabrettin, râzı oldu zâtından cenâb-ı Hak, Ben de, "Boğazlanmağa" sabredeyim ki şu an, Belki Allah, benden de râzı olur o zaman. Niçin daha önceden, vermedin bana haber? Sarılıp ağlaşsaydık annem ile berâber.) Buyurdu: (Bir gevşeklik olur da birinizden, Azarlanırız diye, çok korktum Rabbimizden.) İsmâil arz etti ki: (Ey şefkatli pederim! "Senin rızân"dan gayri, bir gâyem yoktur benim. Birkaç vasiyyetim var, iznin olursa eğer, Onları, hazretine diyeyim birer birer.) Babası buyurdu ki: (Ey saadetli oğlum! Nedir o vasiyyetler, beyân et, dinliyorum.) Dedi ki: (Önce beni, bağla ki şu ip ile, Bir kusûr etmiyeyim, cânımın acısıyle. İkincisi, topla ki mübârek eteğini, Kanımdan sıçrayıp da, üzmesin hazretini. Üçüncüsü, bıçağı bile ki, şunun için, Fazla zahmet çekmeden, hâllolsun senin işin. Dördüncüsü, yüzüme bakma ki bir kez bile, Emri geciktirirsin, babalık şefkatiyle. Beşincisi, çıkarıp gömleğimi sırtımdan, Boğazla ki, gömleğe sıçramasın kanımdan. Sonra bu gömleğimi, götürüp anneme ver, Selâm söyle ve de ki, etmesin fazla keder.)