İşte büyüklük budur!..

A -
A +

Bendenizin Ahmet Mekkî Efendi'nin yanında çalıştığım senelerde, oğullarından Baha Bey kansere yakalanmıştı. Mübarek, oğlunun hastalığına çok fazla üzülüyor, birlikte ziyâretine gidiyorduk sık sık. Her gidişinde, Yûsüf sûresi'ni okuyordu üzerine. Her vaazının sonunda, uzun uzun duâlar ediyor, şifâ bulması için Allaha yalvarıyordu. Ne gerekiyorsa yapıyordu... Kendini paralıyordu âdeta. Ben kendi kendime; "Baha Bey vefat ederse, Ahmet Mekkî Efendi'ye bir hal olur" diyordum. Ve bir gün geldi acı haber. Hemen koşup gittim. Yolda hep Ahmet Mekkî Efendi'yi düşünüyordum. Acabâ ne haldeydi? "Herhalde kendinde değildir, baygın yatıyordur" diyordum içimden. Fakat eve vardığımda çok şaşırdım. Zira mübarek neşeli görünüyor, gelenleri güler yüzle karşılıyordu. Ev, "Cenaze evi" değil de, bir "Bayram evi"ydi sanki. "İşte büyüklük budur" dedim kendi kendime. "Tevekkül"ün, "Kadere rızâ"nın, Ve "Hakk'a teslîmiyet"in müşahhas bir misâlini görmüştüm orada. Yazıklar olsun! Ahmet Mekkî Efendi anlattı: Ben gençliğimde Van'da ilim okurken, bir ara dersi bırakıp, bahçede geziniyordum ki, yaşlı bir tanıdığım yanıma gelerek; - Tûû sana! Sen Abdülhakîm Efendi'nin oğlu olasın da, içeride ders yapılırken, buralarda vakit geçiresin, yazıklar olsun! dedi. Çok utandım. Haklıydı çünkü. Bu söz, bana öyle tesir etti ki, o günden sonra kendimi tam ilme verdim. Ne zaman gevşeklik yapacak olsam, o ihtiyarın sözünü hâtırlar, derslerime sarılırdım. Allah ondan râzı olsun. Nur içinde yatsın. Yıllar geçtiği halde, o zâtı rahmetle anıyor, rûhuna Fâtiha gönderiyorum. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com