Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri zamanında "Nasîrüddîn-i Mahmud" adında biri vardı ki, küçük yaşta kaybetmişti babasını. Annesi ilgilendi, onun yetişmesiyle. Nihâyet "Nizâmeddîn Evliyâ"yı gördü. Ve açıldı kalb gözü. Zîra O, tek bir "Nazar" etmişti kendisine. Yani acıyarak bakmıştı bir kere. İşte, ne oldu ise, o anda oldu. O nazarla kiri pası temizlendi kalbinin. Dünya muhabbeti çıktı. "Allah sevgisi" girdi yerine. Halbuki daha önce, "kırk üç sene" uğraşmış, yine de maksadına ulaşamamıştı. Zîra sırf ilimle olmuyordu bu iş. Bir "Allah adamı"na ihtiyaç vardı. "Nasîrüddîn-i Mahmûd", bir süre sonra üstâdından izin alıp memleketine geldi yine. Lâkin hayrânlarının çokluğundan, günlük vazîfelerini yapamaz oldu. Tekrar üstâdına gelip; - Efendim, izniniz varsa, insanlardan ayrılıp, "uzlet"e çekilmeyi düşünüyorum. Tenhâda, ibâdetle vakit geçirmek istiyorum, diye arz etti. Hocası; - Hayır, buna iznim yok, buyurdu. İnsanlardan ayrılıp, uzlet etme! Zîra insanlar arasında bulunup, onlara "hizmet" etmen, tenhâda yapacağın ibâdetten kat kat kıymetlidir. Sözüne devamla; - İnsanlara hizmeti ganîmet bil. Büyüklerimiz, hizmet varken, uzleti revâ görmezler, buyurdu. Ve ekledi: - Çoğu velîler ve bütün Peygamberler, ömürlerini insanlara hizmette geçirmişlerdir. Sen de öyle yap! Nasîrüddin sordu: - İnsanlar sıkıntı verseler de mi efendim? - Evet, sana cefâ ve sıkıntı verseler, yine de onlara hizmetten ayrılma. Senin saâdetin buradadır. Nasîrüddîn; - Başüstüne hocam! dedi. Ve vakfetti hayâtını kulların hizmetine. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com