Habîb-i Acemî hazretleri gençliğinde çok zengin olup, fâizle para verirdi insanlara. Bir gün evde sofraya oturmuştu ki, kapıya bir fakir gelip; "Allah için yiyecek verin" diye yalvardı. Genç Habîb; "Yemek yok!" deyip kapattı kapıyı. Fakir mahzun bir halde dönüp gitti. O, sofraya geldiğinde, tabakta yemek değil, malesef "Kan" vardı. Çok duygulandı. Bunun bir îkâz-ı ilâhî olduğunu anladı. Keşke kovmasaydım dedi. Hasan-ı Basrî hazretlerinin ismini duymuştu. Ona gitmek için çıktı hânesinden. Yolda oynayan çocuklara rastladı. Çocuklar Onu görünce, oyunu bırakıp kaçışmaya başladılar. Ve birbirlerine; "Kaçın kaçın! Şu gelen fâizcidir, ayağından kalkan toz üstümüze bulaşmasın!" diyorlardı. Çok üzüldü. Nihâyet Hasan-ı Basrî hazretlerinin huzûruna varıp, sohbetini dinledi. Henüz ilk sohbette pişman oldu fenâ hallerine. Kalpten tövbe etti. Ve kalbinden; "Yâ ilâhî, günahım pek çok ama senin af ve mağfiretin sonsuzdur, beni affet" diye yalvardı. Çok ağladı. Eve dönerken yolda aynı çocuklara rastladı. Onu görüp kaçışmaya başladılar. Hem hızla kaçıyor, hem de birbirlerine; "Kaçın, kaçın! Bu gelen, tövbekârdır. Ayağımızdan kalkan toz, o zâtın üzerine bulaşmasın!" diyorlardı. Sonra kendisine borcu olanlara rastladı. Onu görür görmez yollarını değiştirdiler. O bunu farkedince; "Kaçmayın! Bu gelen başka Habîb'tir. Nasıl siz şimdi ondan kaçıyorsanız, bundan sonra o sizden kaçacak!" diye seslendi arkalarından. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com