Abbâs adında bir sahâbî anlatıyor: İslâmiyetin yeni teblîğ edildiği günlerdi. Bir ağacın yanından geçiyordum ki, o yönden bana seslenen bir ses duydum. - Yâ Abbâs! Etrafıma baktım. Kimsecikler yoktu. Yoluma devam ettim. Aynı ses yine yankılandı. - Dur yâ Abbâs! Durdum. Ses ağaçtan geliyor ve; - Yâ Abbâs! Son Peygamber teblîğe başladı. Koş, sen de îman et! diyordu. Çok şaşırdım. Çok da korktum. Ağaç konuşuyordu. Bu nedir? derken, ağaç tekrar konuştu. - Yâ Abbas! O Peygamberin adı Muhammed'dir. Emîn ve doğru sözlüdür. Boynumda taşıdığım bir putum vardı. Hemen elimi üstüne koyup, beni korumasını niyaz ettim. Fakat o da ne? Putum da bana; - Ey Abbâs! Ağaç doğru söylüyor. Hemen git ve o Resûle iman et! diyordu. Hakîkat apaçık ortadaydı. Hemen eve koştum. Kavmimi toplayıp anlattım duyduklarımı. Üçyüz kişi toplanıp Mekke'ye gittik. Hepimiz de îmanla şereflendik. "NİÇİN SUSTUNUZ?" Bir gün de Resûlullah Efendimiz, bir kabîleye vardı. Yahûdîler toplanmış, Tevrât okuyorlardı. Resûlullah gelince, okumayı kestiler. Efendimiz sordu: - Niçin sustunuz? Kimseden çıt çıkmıyordu. O ara, nur yüzlü bir ihtiyar ayağa kalktı. - Ben söyleyeyim mi? - Peki sen söyle! - Tevrat'ta, âhir zaman Peygamberinin üstün vasıflarını okuyorlardı. Siz gelince sustular, dedi. Efendimiz; - Kaldıkları yerden sen oku! buyurdular. İhtiyar okumaya başladı. Okurken de, göz altından hayranlıkla Resûlullahı süzüyordu. O sayfayı bitirince dayanamadı artık. Sevgiyle Efendimize bakıp; - Vallahi o zat sensin! dedi. Ve "Şehâdet"i okuyup rûhunu teslim etti. Ne güzel son! E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com