Macar kralı ile Bulgar kralı Şişman, Osmânlı aleyhine birleşmişti bir zaman. Ve "Şehzâde Süleymân Çelebi" de bu sefer, Kral Şişman üstüne tertipledi bir sefer. Bütün "Bulgaristan"ı fethedip hemen hemen, Osmânlı adli ile şenlendirdi tamâmen. Lâkin Macar kralı "Sigismund" denen kişi, Aslâ hazmedemedi bu güzel hayır işi. "Yıldırım Bâyezid"e bir elçi göndererek, Çok tehditler savurdu edebsizlik ederek. Zîra biliyordu ki, mutlaka Osmânlılar, Yabancı elçilere hep müşfik davranırlar. İşte Macar elçisi, kralının ağzından, Pâdişah huzûrunda şöyle dedi o zaman: (Bu Bulgar toprağını, hangi hakla acep siz, Hangi salâhiyetle işgâle yeltendiniz?) "Yıldırım Bâyezit Hân", gadaba geldi o an. Ve bir "Kur'ân-ı kerîm" istetti dolabından. Getirilen Kur'ânı, Besmele okuyarak, Aldı hemen eline hem ayakta olarak. Evvelâ öptü onu hürmet ve tâzim ile. Sonra başına koyup kaldırdı sağ eliyle. Elçi, şaşkın bir halde bakarken öyle ona, O, attı sol elini kılıcın kabzasına. Ve Kur'ân-ı kerîmi havaya kaldırarak, O elçiye hitâben haykırdı ki: (İşte hak!) Peşinden kılıcını havaya kaldırdı ve, (İşte bu salâhiyyet!) dedi hem o elçiye. Ne söyleyeceğini elçi bilemeyerek, Dönüp gitti yurduna müsâde isteyerek. İstanbul'un birinci kuşatmasında yine, Andlaşma yapılmıştı üç mühim madde ile. Birisi, İstanbul'da câmi yapılacaktı. Ve müslümanlar için mahalle olacaktı. Üçüncüsü, bir "Kadı" edilecekti tâyin. Bunların hiçbirisi yapılmamıştı lâkin. İşte bu yazdığımız sebebe dayanarak, Kuşatıldı İstanbul ikinci kez olarak. Bunu haber alınca Avrupa devletleri, Osmânlı karşısında birlik oldu her biri. Sonra yüzbin kişilik ordu tertiplediler. "Vidin" ve "Orsova"yı muhâsara ettiler. Sonra da Avrupa'nın kral ve prensleri, Bir araya geldiler papa, keşiş, her biri. Osmânlı aleyhinde birleşen bu haçlılar, "Niğbolu" kalesini şiddetle kuşattılar. .......