Lût aleyhisselâm

A -
A +

Hanımı ihânet etti! "Lût aleyhisselâm"ın, kavmini helâk etmek, Üzere, Hak teâlâ göndermişti üç melek. Hem de o melekleri, bu kavmin helâkine, Gönderirken, onlara emretmişti ki yine; (Bu kavmin azgınlığı hakkında, Lût Nebî'nin, Tam dört defâ şâhitlik etmesini bekleyin.) Lût Peygamber, onları "genç" ve "güzel" görünce, Endîşeye kapıldı, onlar için hemence. Buyurdu ki: (Bu kavmin, ne kadar azgın, şakî, Oldukları hakkında, bilginiz var mı peki?) Cebrâil, meleklere dönüp yaptı işâret, Ve yavaşça dedi ki: (Bu, birinci şehâdet.) Dediler ki: (Biz senin, misâfiriniz ey Lût, Bu kavimde ne gibi azgınlık, günâh mevcut?) Buyurdu: (Yer yüzünde, bunlardan daha alçak, Bir kavim yoktur daha, kahretsin cenâb-ı Hak.) O böyle söyleyince, Cebrâil dönüp yine, (Bu, ikinci şehâdet) dedi diğerlerine. Lût peygamber, onlara buyurdu ki bu defâ: (Bekleyin de karanlık yayılsın her tarafa. Sizin ile birlikte, şehre girdiğimizi, Bu alçak insanlardan, görmesin hiçbirisi.) Cebrâil, meleklere yine yaptı işâret, Ve yavaşça dedi ki: (Bu, üçüncü şehâdet.) Biraz sonra, iyice bastırınca karanlık, Buyurdu ki: (Gizlice gidebiliriz artık.) Öne geçti kendisi, arkasında melekler, Kimseye görünmeden, gelip eve girdiler. Kilitledi kapıyı, hemen sonra içerden, Hanımını çağırıp, tembîh etti ki hemen; (Getirdiğim bu gençler, misâfirimdir benim, Bilirsin, çok ahlâksız kimselerdir bu kavim. Bu yüzden bunlar için ben düştüm endîşeye, Bu husûsu gizli tut, söyleme hiç kimseye.) Söz vermesine rağmen, "Peki, olur" diyerek, Haber verdi kavmine, ihânet eyliyerek. Dedi ki: (Ey insanlar, haber vereyim size, Lût, erkek misâfirler getirdi hânemize. Öyle parlak ve güzel gençtir ki hem de bunlar, Görmedim böylesini hattâ şimdiye kadar.) Zâlimler toplandılar, duyunca bu haberi, Gelerek, muhâsara eylediler bu evi. Lût aleyhisselâmı, dışarı çağırdılar, Dediler ki: (İçerde, genç misâfirler mi var? Bize teslîm eyle ki, o genç misâfirleri, Onlara da yapalım, o mâlum fiilleri.) Lût peygamber üzülüp, çok daraldı o ara, Ve nasîhat etmeğe başladı azgınlara.