Mevdûd-i Çeştî

A -
A +

"Sana ne oluyor ki!" Evliyânın büyüğü olan bu mübârek zât, Doksanyedi yaşında eyledi Şam'da vefât. Henüz "Yedi yaşında" ezberledi Kur'ânı. İslâma hizmet ile geçmiş idi her ânı. "Yirmidört" yaşındayken, babası etti vefât. Onun talebesini, devr aldı kendi bizzât. Kim ansaydı ismini, sıkıntı zamanında, İşitip, imdâdına yetişirdi ânında. Henüz çocuk yaşında, okuyorken mektepte, "Kıtlık" vâki olmuştu birden o memlekette. İnsanlar, bu kıtlıktan mustarip oldular hep. Çâresiz ona gelip, ettiler yardım talep. O, küçük bir çocuktu, elini koydu yere. Türlü "Nebât" fışkırdı oradan birden bire. İnsanlar haber alıp, o yere üşüştüler. O çıkan nîmetleri toplayıp bölüştüler. Öyle çok "Sebze, meyve" çıktı ki o gün hattâ, Bitiremiyorlardı insanlar toplamakla. Babası haber alıp, çağırdı kendisini. Şiddetle men eyledi böyle eylemesini. Dedi ki: "Ey evlâdım, bizim ecdâdımız, hep, Kerâmet göstermekten ettiler hayâ, edeb. Sana ne oluyor ki, onlara uymadın da, Kerâmet izhâr ettin insanların yanında?" Lâkin bu kerâmete, muttali olmuştu halk. Artık o, meşhur oldu "Kutb-ül aktâb" olarak. Çok ibâdet eder ve çok korkardı Allah'tan. Kaçardı büyük küçük her hatâ ve günâhtan. Geceleri ağlar ve derdi ki: "Yâ ilâhî! Bilerek hiçbir günâh işlemedim Vallahi. Eğer bağışlamazsan günâhımı ey Rabbim! Yarın mahşer gününde, ne olur benim hâlim?" Nasîhat istemişti bir kişi kendisinden. Buyurdu: Emîn olma "Küfür" tehlikesinden. Nasıl bir kelimeyle girerse "Îmân" ele, Gidebilir o îmân, yine bir kelimeyle. Hak teâlâ, "Îmân"ı bizlere etti ihsân. Cennete, bunun ile girecek cin ve insan. Peygamber Efendimiz buyurdular ki hattâ: Müslümânlar geçerken mahşer günü Sırat'ta, Cehennem seslenir ki, "Biraz çabuk olunuz! Ki, zîrâ ateşimi söndürüyor nûrunuz." Biri daha nasîhat istedi kendisinden. Buyurdu ki: "Evlâdım, emîn olma "nefs"inden. Zîrâ ondan başka bir düşman yok sana daha. Hattâ senden ziyâde, o, düşmandır Allaha.)