Mü’mine edep yakışır

A -
A +
Yûsüf-i Hemedânî hazretlerinin ismini, şu üç ilim talebesi işitip kendisini görmeye gittiler.
Ebû Saîd
İbnüssâkka
Abdülkâdir-i Geylânî.
İbnüssâkka; “Ona öyle şeyler soracağım ki, bunlara cevap veremiyecek” dedi.
Ebû Saîd;
“Ben de ona zor suâller soracağım. Bakayım bunlara cevap verebilecek mi?” dedi.
Abdülkâdir-i Geylânî ise;
“O zât büyük bir âlimdir. Ona suâl sormak benim ne haddime. Huzûruna girmeyi nîmet, cemâlini görmeyi şeref bilirim” dedi.
Ve huzûruna vardılar.
Bu zât, İbnüssâkka'ya;
“Sende hiç hayâ yok mudur ki bana suâller sormak ister ve cevâbını veremem zannedersin” buyurdu.
Ve sormayı düşündüğü suâlleri tek tek cevapladı.
Sonra da ona;
“Senden ‘küfür kokusu’ geliyor” buyurdu.
Ebû Saîd'e;
“Sen de beni imtihana yeltendin öyle mi?” buyurdu.
Onun da suâllerini söyledi.
Cevâbını uzun uzun verdi.
Sıra Abdülkâdir’e gelmişti.
Yüzünü ona dönüp;
“Sen, gösterdiğin bu güzel edeple, Allah ve Resûlünün rızâsını kazandın” buyurdu.
Onu sevmişti.
Ve kendisine; “Ben şu anda, senin bir kürsüde, büyük bir cemaate nasîhat ettiğini görüyor ve ‘Benim şu iki ayağım, bu zamandaki Evliyâların omuzları üstündedir’ dediğini işitiyorum” buyurdu.
Buyurduğu şeyler, ayniyle vâki oldu.