Mümtaz bir şahsiyetti... Orhan Gâzi "rahmetullahi aleyh"

A -
A +

"Orhan Bey", halim selim bir huya sâhip idi. Ayrıca son derece merhamet sâhibiydi. Sinirlenip kızmazdı olur olmaz şeylere. Kızsa, belli etmezdi etrâfındakilere. Asker ve teb'asını sever ve korurdu pek. Ehemmiyet vermişti buna ölünceye dek. Meselâ savaşlarda zâyiât durumuna, Bakıp karar verirdi nasıl yapacağına. Can ve mal zâyiâtı çok olacaksa eğer, Kuşatma müddetini uzatırdı bu sefer. Her kim olursa olsun, âdil davranırdı hep. Kayırmazdı kimseyi din ve ırkından sebep. Bundan dolayıdır ki, Hıristiyan olan halk, Bu güzel ahlâkını görüp, hayran kalarak, Kendi soy ve dîninden olanların yerine, Onun idâresini seçiyorlardı yine. İyi teşkîlâtçıydı, hem cesur bir kumandan. İlme ve âlimlere saygılıydı her zaman. Onların sohbetine katılır ve dinlerdi. İşlerini, onlarla istişâre ederdi. Pek çok yerler fethedip, kattı topraklarına. Sınırlar genişleyip, çıktı altı katına. İlk Osmânlı akçesi, yine onun devrinde, Gümüşten kestirildi Bursa vilâyetinde. Bir yüzde "Kelime-i şehâdet" yazdırmıştı. Öbür yüzünde ise ismini kazdırmıştı. Yine onun devrinde fethedilen beldeler, Sosyal tesisler ile süslendi birer birer. "İznik"i aldığında, ilk iş olarak yine, Çevirdi manastırı, islâm medresesine. Bir "Aş evi" yaptırıp, fakirlere o saat, Geçip yemek dağıttı eliyle kendi bizzât. Müslim ve gayri müslim, aç ve açıkta olan, Bir kimse, o devirde olmadı hiçbir zaman. Yapıldı Bursa'da da çok târihî eserler. Câmi, hamam, imâret, yol köprü ve çeşmeler. Hem hanımı "Nilüfer Hâtun" da yine bizzât, Yaptı birçok yerlerde çok hayır ve hasenât. İznik medresesinin başına, Orhan Gâzi, Getirdi âlimlerden "Dâvud-i Kayserî"yi. İlim ehli zevâta gösterip çok ihtimam, Bu kıymetli zâtlardan istifâde etti tam. "Geyikli Baba" ile "Derviş Murat" adında, İki zât meşhur idi Orhan Bey zamanında. Vaktâ ki Orhan Gâzi eyledi Hakk'a vuslat, Üç oğlu hayattaydı, "İbrahim, Halil, Murat". "Süleymân Paşa" ile "Kasım", daha evvelden, Vefât etmişler idi kendi hayatta iken.