Zeyd bin Hârise (radıyallahü anh) şöyle anlatır:
Bir gün Resûlullah Efendimizle birlikte oturuyorduk.
Efendimiz, bir ara;
“Ve aleykesselâm” dedi.
Biz, kendisine;
“Yâ Resûlallah, bu selâmı kime verdiniz?” dedik.
Resûl aleyhisselâm;
“Kardeşiniz Hubeyb'in selâmına karşılık verdim. Cebrâil, Hubeyb'in selâmını bana ulaştırdı” buyurdu.
Nihâyet îdam vakti geldi.
Müşriklerin reisleri;
"İşte babalarınızı öldüren, bu adamdır!" diyerek, gençleri mızraklarıyla saldırttılar.
Bir anda, onlarca mızrak saplandı vücuduna!
O ara Hubeyb'in yüzü Kâbe-i şerîfe döndü.
Müşrikler geldiler.
Ve Medîne'ye çevirdiler.
Hazret-i Hubeyb:
"Yâ Rabbî, eğer ben senin katında hayırlı bir kul isem yüzümü kıbleye çevir" dedi.
O anda yüzü kıbleye döndü.
Ve müşriklere karşı;
"Yâ İlâhî, Kureyş müşriklerini mahvet, onları sağ bırakma!" diye bedduâ etti.
Müşrikler korkup uzaklaştılar!
İçlerinden biri, mızrağını mübârek göğsüne sapladı, mızrak sırtından çıktı.
Hazret-i Hubeyb; “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh" dedi ve şehîd oldu!