Başta Ebû Cehl'in bulunduğu bir tâlîhsiz güruh, bir gün toplanıp, uzun süre konuştuktan sonra; "Yetti gayri! Onu öldürmekten başka hiçbir çâremiz yoktur!" dediler ve kılıçları çekip Onu aradılar köşe bucak. Kâbe'ye vardıklarında namâzda buldular. Çok sevinip; "İşte Onu yakaladık!" dediler. Ve hep birden hücum ettiler üzerine. Kılıçla vurup işini bitireceklerdi. Tam üzerine çullanacakları anda gözden kayboldu Efendimiz. Müşrikler, şaşkın halde birbirlerine bakıp söylendiler: "Şimdi buradaydı yâhu, ne oldu?" "Evet ya, nereye gidebilir?" "Sanki yer yarıldı da..." O ara Efendimizin sesini duyup, hep birden oraya seğirttiler. Fakat o da ne? Ses, aksi yönden geldi bu defâ. Haydi, o tarafa koştular bu sefer. Ama yine yoktu. Ses öbür taraftan geldi. Oraya koştular, yine yok. Yok, yok, yok! Bir o yana, bir bu yana, başları döndü yorgunluktan. Gülünç duruma düşmüşlerdi. ÖYLE KAL! Hakem isminde bir bahtsız adam da Efendimiz aleyhisselâm ile nerede karşılaşsa, ağzını gözünü oynatır, maskaralık yapardı. Aklı sıra küçük düşürmeye çalışırdı o yüce insanı. Yine bir seferinde ağzı gözü oynak bir vaziyetteyken Efendimiz birden geri dönüp; "Hep öyle kal, emi!" buyurdular. O duâ eder de kabul olmaz mı? Adam, ömrünün sonuna kadar bu halde kaldı. Yâni ağzı gözü oynar dururdu devamlı. Mâni olamıyordu artık. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com