Mısır’da yaşayan
Niyazi-i Mısri hazretleri bir gece rüyasında Seyyid Abdülkâdir-i Geylani hazretlerini gördü.
O büyük evliya bir tahtta oturmuş, etrafına talebeleri toplanmıştı. Niyazi-i Mısri, kendisini onların arasında görünce hayâsından dışarı çıkmaya yol ve fırsat arıyordu.
Büyük veli onu çağırdı.
Ve bir kese “altın” verip;
"Senin nasibin 'Diyar-ı Rum'dadır. Mısır'da değildir” buyurdu.
Ertesi gün oldu...
Bunu hocasına anlattı.
Hocası ona hilâfet verdi.
Niyazi-i Mısri, Mısır'dan ayrılıp İstanbul'a gitti ve Sultanahmet Câmii civarında Sokullu Mehmed Paşa Dergâhında kaldı.
Bir süre riyazet yaptı...
Çok gözyaşı döktü!
Halil Paşa, Niyazi-i Mısri hazretlerinin kaldığı odanın döşemelerini yenilemek istediğinde, bu mübarek zatı rüyasında gördü.
Niyazi-i Mısri geldi.
Halil Paşa’ya döndü.
Ve "Gözlerimin yaşıyla yıkanmış olan bu tahtalara sakın dokunmayınız!” buyurdu.
O anda uyandı...
“Başüstüne” dedi.
Ve dokunmadı.
● ● ●
Bu zat anlatır:
Eshab-ı kiramdan biri diyor ki:
Bir cenazeyi götürdük. Resulullah, kabir başında ağlamaya başladı!
Öyle ki; mübarek gözyaşları toprağa damlamıştı!
Sonra bize;
“Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız” buyurdu.