"Nasîhat eder misiniz?"

A -
A +

Şakîk-i Belhî rahmetullahi aleyh, büyük velîlerdendir. Hârun Reşid, ne zaman sıkılsa, bu zâta gider, nasîhatlarıyla ferahlarmış. Bir gün yine gider. Ve çalar kapısını: - Selâmün aleyküm Efendi Baba! - Aleyküm selâm! - Nasîhatınızı almaya geldim. - Safâ geldin, buyur içeri. Oturur, sohbet ederler. Sonra büyük velî; - Ey Hârun! Bu dünyânın malına, mevkiine sakın aldanma. Zira bunlarla övünmeye değmez, buyurur. Ve bunu, bir misalle anlatmak ister ona. Buyurur ki; - Ey halîfe! Farzet ki, bir çölde yalnız kaldın. - Evet efendim. - Çok susadın, ama içmek için bir damla bile suyun yok. - Evet. - Sonunda susuzluktan ölecek hâle geldin. O sırada yanına biri gelse ve elinde bir testi serin su olsa, o su için, senden servetinin yarısını istese, verir misin? Halîfe düşünmeden cevap verir: - Elbette veririm. Ben ölürken serveti ne yapayım. Şakîk devam eder: - Pekâlâ, diyelim ki suyu içtin ve kandın. Ölümden de kurtuldun. Ama bu sefer o suyu dışarı atamıyorsun. Sancıdan kıvranıyorsun. Hattâ nerdeyse öleceksin. - Evet efendim. - Bu defa da bir başkası gelse ve seni bu sıkıntıdan kurtaracağını söyleyip, karşılığında servetinin diğer yarısını istese, verir misin? Halife; - Tabii, seve seve veririm, der. Ben ölürken servetin lâfı mı olur. Şakîk bakar halîfeye: - Ey Hârun! Senin bütün servetinin değeri işte bu kadar, buyurur. Yani bir içimlik su. Bununla övünmeye değer mi? Halife; - Değmez efendim, der. Çok duygulanmıştır. Elini öpüp, ayrılır huzurundan. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com