Alî Râmîtenî kuddise sirruh hazretleri zamanında Seyyid Atâ adında sâlih bir kimse vardı ki, bu büyük velînin "büyük zât" olduğunda şüphesi vardı biraz. Tâ ki bir güne kadar... O gün, oğlunu kaçırdılar bu seyyidin. Seyyid Atâ, çok üzüldü bu hadiseye. Ancak bu belânın kendisine nereden geldiğini tahmin etmişti. Onbeş gün sonra, bu büyük velîden "Özür dilemek" için büyükçe bir yemek ziyâfeti tertîb etti evinde. Şehrin eşrâfını da çağırmıştı yemek ziyafetine. Sofralar kuruldu. Bütün dâvetliler geldi. "Alî Râmîtenî" hazretleri de teşrîf etti nihâyet. O gelince, Seyyid Atâ; - Ey dâvetliler, hepiniz hoş geldiniz. Allahü teâlâya hamdolsun ki, pîrimiz Alî Râmîtenî hazretlerinin şerefine bir araya geldik. Pîrimiz yemeğe başlamadan, hiçbirimiz yemeğe el uzatmayalım! dedi. Bu sözler, bu büyük veliyi çok memnun etmişti. Şefkatle ona dönüp; - Ey Seyyid, senin oğlun şu kapıdan içeri girmedikçe, ben de elimi yemeğe uzatmayacağım, buyurdu. O anda Seyyid Atâ'nın oğlu girdi kapıdan. Onu gören dâvetliler, hayret ve sevinçle "Tekbîr" getirdiler. O da koşup, sarıldı oğluna. Ve nasıl kurtulduğunu sordu. Çocuk anlattı: - Buradan onbeş günlük mesafede olan bir yerde, ellerim bağlı olarak hapis bulunuyordum. Bir de baktım ki buradayım. Ama nasıl geldim, ellerimi kim çözdü, bilmiyorum. Seyyid Atâ, sevinçle; - Oğlumun kurtulması, yüksek üstâdımızın himmetiyle olmuştur, dedi. Ve ellerini öpüp, özür diledi bu "büyük velî"den. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com