Kabr-i şerîfi Bilecik'te bulunan Hak dostlarından Şeyh Muhlis Dede, bir sohbetinde; - Allahü teâlâ ile insan arasında olan en büyük perde nedir, biliyor musunuz? diye sordu. - Bilmiyoruz, nedir? dediler. - Kendi nefsini düşünmesi ve kendi gibi âciz olan bir kula güvenmesidir, buyurdu. Ve ekledi: - İnsanların değil, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmayı düşünmelidir. Şöyle devam etti: - Âileye ve çocuklarına karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalı, onların haklarını yerine getirecek kadar aralarında bulunmalıdır. İki şeyi unutmayın! Bir gün sevdiklerine; - Kardeşlerim, iki şeyi unutun. İki şeyi ise hiç unutmayın! buyurdu. - Onlar nedir? dediler. - Unutacağınız iki şey, yaptığınız iyiliklerle, başkasının size yaptığı kötülüklerdir, buyurdu. - Neleri unutmayalım efendim? - Unutmayacağınız şeylerden biri "Ölüm", diğeri "Allahü teâlâ"dır. Kalbin gıdası nedir? Bir gün de bu zâta: - Kalbin gıdâsı nedir? diye sordular. - İlimdir, buyurdu. Ama her bilgi bir vebâldir insana. Şaşırdılar. - Her bilgi vebâl midir efendim? - Evet. Ama bu vebâlden kurtulmak mümkündür. Bildiğiyle amel eden, kurtulur vebâlden. Ama o da yetmez. - Yetmez mi, neden? - Çünkü amelin de ihlâsla yapılması lâzımdır. İhlâsla yapılmazsa, hiç faydası olmaz ve âhirette "Eski paçavra" gibi sâhibinin suratına çarpılır. En kıymetli şey Bir gün de; - Bu dinde en kıymetli şey nedir? diye sordular bu zâta. - İstikamettir, buyurdu. - İstikamet nedir hocam? - Doğru yolda yürümekte sebat etmek ve bunda hiç tâviz vermemektir. Ve ekledi: - Nitekim Hud sûresinde; "Ey Habîbim, emr olunduğun istikamet üzere ol!" buyuruluyor ki, bu âyet-i kerîme gelince, Efendimizin mübarek sakalına ak düştü o gece.