Bir gün, Efendimiz aleyhisselâm, hazret-i Âişe'nin evine geldiler. Âişe vâlidemiz Resûlullahın nur cemâline bakıp gülümseyince, Efendimiz; "Niçin gülersin yâ Âişe?" diye sordular. Hazret-i Âişe; "Yâ Resûlallah, sen gelmeden az önce elimdeki iğne yere düşmüştü. Ne kadar aradımsa da bulamamıştım. Sen içeri girince oda öyle aydınlandı ki, iğneyi rahatlıkla gördüm ve aldım. Onun için gülüyordum" dedi. O böyle arz edince, Efendimiz aleyhisselâm ağlamaya başladılar. Bu defâ Âişe vâlidemiz merak etti. Ve Efendimize dönüp; "Siz niçin ağlarsınız yâ Resûlallah?" diye sordu. Efendimiz cevâben; "Mahşeri hâtırladım yâ Âişe. O gün ümmetimden bâzısı benim cemâlimi göremeyecekler. Onların hâline üzülüp de ağlıyorum" buyurdular. BİR MÜJDE Efendimiz aleyhisselâm, son hastalığında hazret-i Fâtıma'yı huzûruna çağırdılar. Gelince, onu sînesine çekip, gizlice bir şeyler söylediler. Hazret-i Fâtıma ağladı. Sonra başka şey söylediler. O zaman da güldü. Bunun üzerine Âişe vâlidemiz; "Aynı anda hem ağlamak hem gülmek olur mu yâ Fâtıma?" dedi. Hazret-i Fâtıma sordu: "Niçin ağladım, biliyor musun?" "Bilmiyorum, söylesene!" "Babam bana, vefât edeceğini haber verdi. Ona üzülüp ağladım. Sonra da bir müjde verdi bana." "Hayırdır, ne müjdesi bu?" "Babam bana, 'Ehl-i beytimden bana ilk gelen sen olacaksın' buyurdu. Bu haberi duyunca da sevincimden güldüm." www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com