Erdebil’de doğan evliyanın büyüklerinden
Safiyyüddin Erdebili hazretleri, bir gün deniz kenarında bulunuyordu. Bir geminin sahile yaklaştığını gördü. Bu sırada tacir olduğu hâlinden belli olan birinin; bir “sandığı” başının üzerinde taşıyıp, dışarı çıkardığını gördü.
Çok da merak etti...
İçinde ne vardı acaba?
Belli ki kıymetli bir şeydi.
O kimseye yanaşıp;
“O sandıkta ne var ki onu başının üzerinde ve çok dikkat ve ihtimamla taşıyorsun?” diye sordu.
O kimse cevaben;
“Hediye var” dedi.
“Kime götürüyorsun?”
“Safiyyüddin hazretlerine.”
Büyük veli, o kişinin kendisi olduğunu söylemedi ve;
“Ona niçin hediye götürüyorsun?” diye sordu.
O da şöyle anlattı:
“Bu gemiyle Basra’ya geliyorduk. Birden fırtına çıktı, deniz kabardı. Gemimiz bir o yana bir bu yana yatıyordu.
Neredeyse batacaktık.
Yapacak bir şey yoktu...
Dua etmeyi düşündüm...
Safiyyüddin Erdebili hazretlerini tanımıyorum, ama büyük zat olduğunu işitmiştim. Gözlerimi kapayıp Allah’ın izniyle ondan yardım istedim. Evliyanın himmetine inanıyordum.
Duam kabul oldu.
O büyük zat geldi.
Eliyle gemiyi çekti.
Ve selâmetle sahile ulaştırdı. Bunun için ben, bu sandığı ve içindekileri o zata hediye etmeyi adadım” dedi.
Mübarek zat bunları dinledi.
Kendini tanıtmayıp ayrıldı...