Niçin oynamıyorsun?

A -
A +

Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, çocukken, akranları gibi sokakta oynamıyordu. Bir gün arkadaşları; - Sen niçin bizimle oynamıyorsun? dediler. Cevabında; - Biz bu dünyaya oyun için gelmedik, dedi. Gençliğinde, Hire'ye gitmişti bir zaman. Orada Yakub-i Çerhi adını işitti birinden. Görmeden çok sevdi Onu. Onun muhabbetiyle yandı, tutuştu. Ve Onu görmek için çıktı evden. Huzuruna girince, çok sevgi ve iltifat gördü. "İşte aradığım bu zat" diye geçirdi gönlünden. Yakub-i Çerhi hazretleri de Onu görür görmez, fark etti kalbindeki cevheri. Ona, Behaeddin-i Buhari hazretlerinden uzun uzun bahsedip; - İşte yolumuzun rehberi bu zattır, buyurdu. Sonra elini uzatarak; - Şimdi kalk, benimle müsafaha et! buyurdu. Ubeydullah-ı Ahrar biraz tereddüt edince; - Yüzüme bak! buyurdu. Bakınca, cemalini öyle nurlu gördü ki, sarılıp kucaklamak istedi o zaman. Yakub-i Çerhi hazretleri de Ona; - Bu eli, Behaeddin-i Buhari tutmuş ve; "Senin elin, benim elimdir. Senin elini tutan, benim elimi tutmuş demektir" buyurmuştur, dedi. Ve ekledi: - Bu el, Onun elidir. Haydi müsafaha et. Bu nimet sana nasib oldu. Hürmet ve muhabbetle öptü elini. Üç ay hizmet edip, "icazet" aldı bu büyük veliden. EDEB, HADDİNİ BİLMEKTİR Gencin biri, bu zata; - Efendim, edeb nedir? diye sordu. Cevaben; - Edeb, haddini bilmek, yani İslâmın çizdiği hududa riayet etmektir, buyurdu. Ve daha açıkladı: - Allahü teâlânın emir ve yasaklarını gözetmekten daha üstün edeb yoktur ve olamaz. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com