Habîb-i Acemî hazretleri Fırat nehri kıyısında bir kulübe yapıp, orada kendini ibâdete vermiş ve bu sebeple evini ihmal etmişti birkaç gün. Hanımı Ona; "Ey Habîb, hiç erzakımız kalmadı" diye dert yanınca, hiç cevap vermeyip; "Ben çalışmaya gidiyorum" dedi ve çıktı. Gideceği yer belliydi. Kulübesine geldi. Ve orada akşama kadar Rabbine ibâdetle meşgul oldu. Akşam olunca evine geldi. Hanımı kendisine; "Hani erzak?" dedi. Hazret-i Habîb; "Hanım, öyle bir zâta hizmet ediyorum ki, çok cömert, pek kerîmdir. Bir şey istemeye utandım" dedi. Ama hanımı üzgündü. Onu teselli etmek için; "Ama üzülme hanım. Öyle ümit ediyorum ki, O bizi aslâ mahrum bırakmaz" dedi. Birkaç gün böyle geçti. Bir akşam mahzun halde eve geliyordu. Ancak eve yaklaşınca, "nefis yemek kokuları" geldi burnuna. Kapıyı çalmadan, zevcesi karşıladı. Neş'eli görünüyordu: "Efendi, hizmet ettiğin o zât, gerçekten ne kerîm ve ne cömert bir zatmış" dedi. Hazret-i Habîb sordu: "Hayrola ne oldu ki?" "Daha ne olsun. Öğle üzeri yüzleri nurlu birileri geldi. Herbiri erzak yüklü çuvalları sırtlanmışlar ki, "un"dan "et"e kadar herşey var. Hazret-i Habib sordu: "Bir şey dediler mi?" "Demez olurlar mı. "Bunları, beyinin hizmet ettiği zât gönderdi. Habîb hizmetini arttırırsa, biz de onun ücretini arttırırız" diye haber göndermiş o zât. Hakîkaten çok kerîm, pek cömertmiş. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com