Sevgili Peygamberimiz, bir gün amcası hazret-i Abbâs'ın hanımını görüp; - Yakında bir oğlun olacak! O doğunca, bana getir! buyurdular. Kadıncağız; - Başüstüne yâ Resûlallah! dedi. Birkaç gün sonra bir oğulları oldu gerçekten. Onu sarıp kucaklayarak koştu Efendimize: - Buyurun yâ Resûlallah. İşte oğlumuz! Efendimiz onu bağrına basıp; - Bu, halîfeler babasıdır! buyurdular. Kadıncağız bunu duyunca çok sevindi. Hazret-i Abbâs da bunu hanımından işitince, sevinip koştu Efendimizin huzuruna: Ve arz etti: - Yâ Resûlallah! Oğlumuz hakkında "Halîfeler babası" demişsin, öyle mi? Efendimiz; - Evet, öyle dedim, buyurdular. Hazreti Abbas merak etti: - Hikmeti ne acaba? Buyurdular ki: - Kıyamete kadar bütün halîfeler, Onun zürriyetinden gelecektir. Hakîkaten Abbâsi devletindeki halîfeler, hep Abdullah bin Abbâs'ın soyundandır. FAKİRLERLE OTURURDU Fahr-i kâinat Efendimiz aşağı gönüllüydü. Fakirlerle oturup kalkar, garipleri arayıp sorar, bir köle, kendisini dâvet etse, kabul buyurur, gönlünü hoş ederdi. Bir gün Ebû Hüreyre hazretleriyle birlikte çarşıya çıktılar. Pazardan öteberi alıp, biraz fazlaca verdiler parasını. Satıcı çok memnun olmuştu. Öyle ki, sevincinden elini öpmek istedi Efendimizin. Ancak O izin vermeyip; - Ben ne melikim, ne de padişah. Sizin aranızda sadece bir insanım, buyurdular. Ebû Hüreyre; - Yâ Resûlallah! İzin verin, ben taşıyayım, dedi. Ancak izin vermeyip; - Herkes, kendi işini kendi yapmalıdır, buyurdular. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com