Ebû Osmân-ı Hayrî "rahmetullahi aleyh", hocası Ebû Hafs'a ilk gittiğinde yaşı henüz küçüktü. Huzurunda edeble diz çöküp; - Efendim, ben okumak istiyorum, dedi. Hocası onu şöyle bir süzüp; - Evlâdım sen henüz çok gençsin. Seni okutamam, buyurdu. Ancak o, bu cevaba çok üzüldü. Kalktı ve arka arka çıktı huzurdan. Çıktı ama bir türlü ayrılmak istemiyordu. Dönüp dönüp, o kapının eşiğine bakıyor ve; "Şu eşiğin dibine bir çukur kazıp içine uzansam. Beni çağırıncaya kadar orada beklesem" diye düşünüyordu. Ebû Hafs, onun bu hâlis niyetini anlayıp; - Gel bakalım küçük tâlip! diye seslendi. Ebû Osmân, sevinçe girdi o dergâhtan, yıllar sonra "büyük bir âlim" olarak çıktı. ÖZLETTİN KENDİNİ Bu zatın genç bir talebesi, kötü arkadaşlara uyup derse gelmez olmuştu bir ara. Lâkin suçunu biliyor, görünmek istemiyordu hocasına. Bir gün, âniden karşılaştılar. Eyvaah! Genç saklanacak yer aradı. Ama yoktu öyle bir yer. Azarlayacak diye çok korktu. Ama düşündüğü gibi olmamıştı. Mübarek zat, tebessümle yaklaştı gence. Eliyle başını okşayıp; - Nerelerdesin evlât. Kendini özlettin, buyurdu. Genç büktü boynunu: - Affedin hocam. - Gördüğüme çok sevindim oğlum. Seni özlemiştim. İnsan sevdiğini hep görmek istiyor, buyurdu. Ve nasîhat etti: - Terk et o arkadaşları! Onlar, arslan ve kaplandan daha zararlıdır sana. Bizden ayrılma. Delikanlı; - Başüstüne hocam, dedi. Ve tuttu bu sözünü. Hiç ayrılmadı hocasından. Dergâhın en sâdık müdâvimi o idi artık. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com