"Ölüm var, ölüm!.."

A -
A +

Harun Reşid, Behlül Dânâ hazretlerini rahime-hullahü teâlâ çok sever, nasihatlerinden hoşlanırdı. Bir gün yolda görünce; - Ey Behlül! Nicedir seninle görüşmek istiyordum, dedi. O ise hiç oralı olmadı: - Ben hiç istemiyordum. Harun Reşid kızmadı bu cevaba. - Nasihatine muhtacım, dedi. Konuştukları yer, "saray" ile "kabristan" arasıydı. Ona bu ikisini gösterip; - Bir şu sarayına bak, bir de kabristana, dedi. Bundan ibret almayan, başka neden alır ki. Yarın Allahın huzuruna çıkacak ve hesaba çekileceksin. Cevabın hazır mı? Harun Reşid, ağlayarak ayrıldı oradan. HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN... Behlül Dânâ hazretleri, kimin yanlışını görse, ikaz ederdi. Bazıları rahatsız olup, koştular Halifeye: - Behlül'den şikâyetçiyiz. - Neden? - İşimize karışıyor. Lütfen söyleyin, karışmasın bize. Harun Reşid, onu çağırıp; - Ey Behlül, halk senden şikâyetçi, dedi. - Neden şikâyetçiler? - İşlerine karışıyormuşsun. Bırak, ne yaparlarsa yapsınlar. Her koyun, kendi bacağından asılır. Behlül Dânâ, cevap vermedi. Gidip, birkaç koyun kesti. Ve her birini, bir sokağın başına astı. İnsanlar güldüler. - Ne olacak deli işte! dediler. Lakin birkaç gün sonra, etler kokmaya başlayınca, yine Halifeye koşup; - Behlül'e bir şey söyle, dediler. - Yine ne var? - Pis kokudan bizar olduk. Harun Reşid onu çağırıp; - Ey Behlül, mahalleli senden yine şikâyetçi, dedi. - Nedir şikâyetleri? - Astığın koyunlar kokmuş da... - Ben, senin dediğini yaptım. - Ne yaptın? - Her koyunu, kendi bacağından astım!..