Şam şehrinde medfun bulunan evliyâdan Seyyid Muhammed Şâh, bir sohbetinde; - Kardeşlerim, Rabbimize candan teşekkür ederek, minnet ile ibâdet yapmalı, tam teslim olarak, emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışmalıyız, buyurdu. Ve ekledi: - Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtaç olmadığı hâlde, kullarını emir ve yasaklar vermekle şereflendirdi. Her şeye muhtaç olan biz kulların, bu büyük ihsâna, bol bol teşekkür etmemiz lâzımdır. Dinleyenler; - O'na nasıl teşekkür edilir? dediler. - O'nun emirlerine sarılmak ve yasak ettiklerinden sakınmak sûretiyle, buyurdu. Şöyle devam etti: - Kardeşlerim, dünyâda biri, mevkî, rütbe sâhibi olsa, emrinde bulunanlardan birine, mühim bir vazîfe verse, bu vazîfenin yapılmasında, emir verene de fayda olduğu hâlde, bu işçi, bu vazîfeye ne kadar çok önem ve kıymet verir değil mi? - Evet efendim. - Bu vazîfeyi, bana büyük bir zat verdi diye öğünür ve seve seve, zevkle yapmaya çalışır, değil mi? - Tabii hocam. - Yazıklar olsun! Allahü teâlânın büyüklüğü, yüksekliği, bu kimsenin büyüklüğü kadar değil midir de, İslâm dîninin istediklerini yapmaya böyle çalışılmıyor? Allahü teâlânın emirleri vazîfe bilinmiyor? - Hocam bazı kimseler; "Vazîfe mukaddestir! Önce vazîfe, sonra namaz" diyorlar. - Evet vazife elbette mukaddestir. Ama birinci vazife, en büyük âmirin emrini yapmaktır. En büyük âmir ise Allahü tealadır. Şöyle bitirdi: - Öyleyse birinci vazife, "Namaz"dır. En iyi insan kimdir? Bir gün de sevdiklerine; - En iyi insan kimdir, biliyor musunuz? diye sordu. - Bilmiyoruz, dediler. - En iyi insan, yanına yaklaşılması en kolay olandır, buyurdu. Sordular: - Pekii en kötü insan kimdir hocam? - En kötü insan da, yanına yaklaşılmayan, insanların kendisinden kaçtığı kimsedir, buyurdu. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com