Ona "Yıldırım" dendi...

A -
A +

"Murat Hüdâvendigâr", ne duâ etse eğer, Rabbimiz kabul edip, kılıyordu müyesser. Meselâ duâ etti Kosova meydanında, Duâsı kabul olup, yağmur yağdı ânında. Ve yine Trakya'da, "Apolonya" kelesi, Muhâsara edilip, gecikmişti düşmesi. Bir ara kendisini çâresiz hissederek, Dedi: (Bu yıkılası kaleyi de zabtetmek, Ne müşkülmüş, meğer ki Allah yıka) dedi ve, Oradan ayrılarak, geldi tenhâ bir yere. Bir "kavak ağacı"na sırtını verip durdu. Gönül kırıklığıyla orda biraz oturdu. Fazla zaman geçmedi yarım gün, bir gün veyâ, Biri haber verdi ki: (Yıkıldı Apolonya.) Meğerse cenâb-ı Hak, sırf o yere mahsûsen, Bir "zelzele" vermiş de, yıkılmış kale birden. Murat Hân, o ağacı gösterip haberciye, Söyledi: (Bu, devletli kara ağaçtır) diye. Kim bilir, o ağaçta vardı nice bir hikmet. Bunu, Allahtan başka bir kimse bilmez elbet. Bu gün, Kırklareli'nin "Kofçaz" nâm ilçesine, Hattâ Kofçaz'a âit merkez nâhiyesine, Bağlı "Devletli ağaç" adında bir köy ardır. İşte bu köy, adını, bu hâdiseden alır. Târih, yirmi haziran, binüçyüz seksendokuz, "Kosova"da, savaşa tam hazırdı ordumuz. Sağ cenahta, "Şehzâde Bâyezit"le berâber, "Kara Timurtaş Paşa" ve "Gâzi Evrenos Bey", Sol cenahta, "Şehzâde Yâkup" bulunuyordu. "Saruca Paşa" dahî yanında duruyordu. Ordunun merkezinde, mûtâden bu savaşta, "Murat Hüdâvendigâr" bulunuyordu başta. Merkez kuvvetlerinin hem bir adım önünde, Yeniçeri askeri yer almıştı o günde. Bunların da önünde bulunurdu topçular. Ve her iki ocakta biner âdet okçular. Sağ cenah okçusunun başlarında o zaman, "Hamidoğlu Malkoç Bey" bulunurdu kumandan. Sol cenah okçusuna Emîr olup o anda, "Malkoçoğlu Mustafa" ediyordu kumanda. Topçu ateşleriyle başladı savaş o an. Yaklaşık sekiz saat devam etti durmadan. Sarsılmaya başladı bir aralık sol kanat. Ve "Şehzâde Bâyezit" farketti bunu fakat. Yıldırım hızı ile yetişerek imdâda, Düzeltmeye muvaffak oldu hem de ilk anda. İşte bu sür'atinden dolayıdır ki asıl, "Yıldırım" lakabını kazanmıştır velhâsıl.