Behaeddin Zekeriyya "rahime-hullahü teâlâ", henüz çocukken, kalbi ilim öğrenmek aşkıyla yanıyordu. Şihabüddin-i Sühreverdi hazretlerinden çok istifade etti ve bu veliden aldığı feyizleri saçtı insanların kalbine. Hocası, insanları irşad için Mültan'a gönderdi Onu. Ancak oranın halkı istemediler. "Burada, çok âlim var. Onun için sana ihtiyaç yoktur" mânâsını ifade etmek üzere, içi tam dolu bir kâse süt gönderdiler kendisine. Bundaki gizli mânâ ve ince nükteyi anladı ve kâsenin üzerine bir gül koyup iade etti. Yani; "Biz de o âlimlerin gül'ü olarak buraya geldik" demek istedi. Onlar bunu görünce; - Bu, alelade bir âlim değil, dediler. Ve Mültan'daki âlimlerin hepsi, Onu büyük bilip talebesi oldular seve seve. CENNET GİBİ OLDU HER YER Bu zat, orada hem İslâmiyeti yaydı hem de halkın refahı için çalıştı. Şöyle ki; Sulama kanalları ve kuyular açtırıp, tarlaları sulattı tamamen. Öyle ki, kurak yer kalmadı. Cennet gibi oldu o susuz yerler. Kendi de çok zengindi. Ama kalbinde zerre kadar dünya sevgisi yoktu. Bütün servetini, İslâmı yaymak için dağıttı. Talebesinin bir ihtiyacı olsa, şahsi malından karşılardı. Mültan'da, kıtlık olmuştu bir sene. Vali yardım istedi bu zattan. O kadar tahıl ve para verdi ki, kıtlıktan kimse zarar görmedi o havalide. Talebesine lezzetli yemekler hazırlatır, kendi de hazır bulunurdu sofrada. Yemek esnasında sohbet eder, neş'eli yemek yer, lokma ikram ederdi onlara. Bundan, talebeleri çok hoşlanır ve daha bir ihlasla severlerdi kendisini. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com