Osmân Gâzi "rahmetullahi aleyh" / "Bac" dediğin nedir ki?

A -
A +

"Osmân Gâzi", güçlenip kuvvetlendi begâyet. Bir gün istiklâlini îlân etti nihâyet. İlk Karacahisar'da hutbeler, o aralık, "Osmân Gâzi" adına okunur oldu artık. Oğlu Orhan Gâzi'yle, Gündüz ve Aykut Alp'ler, Gazâya çıkarlardı yiğitlerle berâber. Ordaki insanlara, Allahın birliğini, Anlatıp, yaparlardı teblîğ vazîfesini. Nihâyet Moğolların zulüm ve fesâdından, Kaçan Anadolu'nun ahâlisi, o zaman, Gelip "Osmân Gâzi"den yurt talep eylediler. Gösterdiği yerlere gelerek yerleştiler. Nihâyet çarşı pazar başladı kurulmaya. Alıp satan insanlar, akın etti buraya. O günlerde, Germiyan vilâyetinden bir zât, Gelip, Osmân Gâzi'nin yanına girdi bizzât. Şöyle arz eyledi ki: (Beyim, fîlân pazarın, Bac'ına ben tâlibim, lütfedip bana satın.) Osmân Bey, "Bac" sözünü ilk defâ duyuyordu. O kimseye dönerek, (Bu ne ki?) diye sordu. O dahî cevâbında dedi ki: (Pazarlara, Yük getiren herkesten alınır biraz para.) Osmân Gâzi dedi ki: (Bu adamlardan, senin, Alacağın mı var ki, akçe talep edersin?) Dedi: (Bu, öncelerden süre gelen âdettir. Ve her bir vilâyette yapılagelmektedir. Pazara yük getiren herkesten, yük başına, Akçe alınmaktadır Pâdişah'ın adına.) Adamın sözlerine hiddetlendi Osmân Bey. Çünkü o güne kadar duymamıştı böyle şey. Üstelik bunu ne bir kitapta okumuştu, Ne de, bir âlim zâtın sohbetinde duymuştu. Sordu ki, sertçe bakıp suratına adamın: (Bu bac, buyruğu mudur Allahü teâlânın? Veya Resûlullahın emr-i şerîfi midir? Yoksa pâdişahların uydurduğu şey midir? Yürü git buralardan, görünme hem gözüme. Yoksa, sana bir ceza veririm, ona göre. Kendi alın teriyle mal kazanmış kimsenin, Bana ne borcu var ki, havadan akçe versin?) Bir dostu arz etti ki: (Doğru dersiniz, evet. Velâkin pazarları bekleyenler var elbet. İşte bu insanların hizmetine karşılık, Bir şey verilmesine rızâ gösterin artık.) Ona dönüp dedi ki: (Mâdemki böyle dersin. Bir yükü satan kimse, iki akçe ödesin. Lâkin satamayandan, alınmasın hiç akçe.) İlk defâ "Bac kanunu" düzenlendi böylece.