Osmân Gâzi "rahmetullahi aleyh" / Gerçekleşen rüyâ

A -
A +

Vaktâ ki "Osmân Gâzi", Konya'dan döndü geri, Düşünceli ve dalgın oldu birden halleri. Bir kenara çekilip, dalardı düşünceye. Kimse de sormuyordu "Bu hâlin nedir?" diye. Hazreti Mevlânâ'nın verdiği o müjdeyi, Düşündükçe, heyecan sarardı "Osmân Bey"i. Öyle ya, kuracaktı çok kuvvetli bir devlet. Mevlânâ dedi ise, olacaktı bu elbet... Yine bir rüyâ gördü yattığında o gece. Bir kadın, "İmdaat!" diye bağırırdı öylece. O tarafa koşunca, gördü koca bir yılan. Çok güzel genç bir kıza, saldırıyor durmadan. Gözler bâdem yeşili, ay parçasıydı yüzü, Kırmızı lâlelerle işliydi başörtüsü. O yılanı öldürüp, geldi kızın yanına. Ata binip, kızı da bindirdi arkasına. Ezân sesleri ile o sabah uyanarak, Gördüğü bu rüyâyı düşünüp etti merak. O sabah namazını bitirdikleri zaman, Babası Ertuğrul Bey, seslendi ki: (Gel Osmân! Ağbeyin Savcı Bey'le hemen şimdi, ikiniz, Şeyhim Edebâli'yi ziyârete gidiniz. Onun gibi bir âlim yoktur bu yöremizde. Sohbetine katılıp, müstefit olun siz de.) Atlarına atlayıp, yola revan oldular. O yolda, şüpheli bir adam görüp durdular. Osmân Bey attan inip, yaklaştı o adama. Niçin saklandığını sordu ise de, ama, O, hiç cevap vermeyip, kaçtı hemen yanından. Koşup tuttu adamı Osmân Bey de ardından. Kılıcını kaldırıp, tehdit edince onu, Söyledi ne sebeple gizlenmiş olduğunu. Dedi: (Ben, adamıyım Eskişehir Beyi'nin. Kızını istemişti o, Şeyh Edebâli'nin. Lâkin reddedilince, "Kaçıralım!" dedi ve, Beni, işbu saatte gönderdi bu göreve.) Meğer Şeyh, hanımı ve kızıyla, tam bu zaman, Bir akrabâlarına gidecekmiş bu yoldan. Hakîkaten az sonra, geldi Şeyh ve ıyâli. İkisini görünce, memnun oldu bir hayli. Olanları dinleyip, geri döndüler hemen. Onlar önden giderdi, hanımlarsa geriden. Osmân Bey, "Mâl Hâtun"la göz göze geldi bir an. O geceki rüyâyı hatırladı o zaman. Gözler bâdem yeşili, ay parçasıydı yüzü. Kırmızı lâlelerle işliydi başörtüsü... ....... "Şiirlerle Menkıbeler" kitap haline getirildi: Tel: 0212 432 77 94