Türkistan'ın Fergana bölgesinde yetişen mücahit âlimlerden
Sabit ebül Meani hazretlerinin fakir bir talebesi vardı.
Bir kızla evlendi.
Ve mutlulardı.
Bir gün hanımı "Beni seviyorsan, bana ipekli bir elbise al” dedi.
O da hanımına;
"Param olmadığını biliyorsun. Ne ile alayım?” deyince hanımı küstü.
Genç talebe üzüldü!
“Ne yapsam?” dedi.
Kalkıp hocasına gitti. Kapısına vardığında, Sabit Ebül-Meani hazretleri, elinde bir “kese” ile dışarı çıktı.
Ve o gence;
"Bunun içindeki parayla hanımına ipek elbise alıp hediye et” buyurdu.
“Başüstüne” dedi.
Hiç hayret etmedi.
Sevinerek gitti ve ipekli bir elbise alıp hanımına götürdü... Olanları da anlattı. Hanımı yaptığına pişman olup tövbe etti ve özür diledi.
● ● ●
Bir gün bu zata “Efendim, Allahü teâlânın bir kulu sevdiğinin alâmeti nedir?” dediler.
Buyurdu ki:
“Kim Allahü teâlâyı ve Onun dostlarını sever ve kendinden tiksinirse, bu, Allahü teâlânın o kulu sevdiğinin işaretidir.”
Bir gün de bir genç sordu:
“Huzurlu olmak nasıldır?”
Cevaben;
“Halı gibi, toprak gibi olmaktır. Halıya ve toprağa her gün binlerce insan basar da onlar yine ses çıkarmaz, şikâyet etmezler” buyurdu.