Âdem aleyhisselâm; "Yâ ilâhî, evlâdımdan bir peygamber yaratacaktın. Benden bir zelle sâdır olursa, O'nun şefâatiyle affedecektin. O evlât hürmetine bu babayı affet" diye yalvardı. Hak teâlâ sordu: "Sen Onu nasıl bildin?" Cevâben; "Yâ ilâhî, beni yarattın. Gözümü açar açmaz Arş'a baktım. Orada Onun ismini senin isminle yan yana gördüm. Onu çok sevdiğini bundan anladım" dedi. O vakit buyurdu ki: "Yâ Âdem! O'nu yaratmasaydım, seni ve kâinâtta hiçbir şeyi yaratmazdım. Mâdemki Onu şefâatçi gösterdin, Onun hürmetine, seni affettim" Hak teâlâ emretti meleklere. Cennete girdiler. Orada Kâbe büyüklüğünde, yekpâre bir yâkut vardı. Onu aldılar. Şimdiki Kâbe'nin yerine koydular. Hak teâlâ; "Yâ Âdem! Arş altında 'beyt-ül mâmur' adıyla benim bir hânem vardır. Gökteki o beytimin yerine, bu dünyâya bir binâ kuruldu. Sen şimdi oraya var ve bu evi tavaf eyle!" buyurdu. O bu emri aldı. Mekke'ye vardı. Hazret-i Havvâ da oraya geldi. Mekke'de buluştular. Hazret-i Havvâ yirmi doğum yaptı. Her biri ikiz oldu. Bir erkek, bir kız. Tek olarak sâdece Hazret-i Şît doğdu. Resûl-i Kibriyâ, hazret-i Şît'in evlâtlarından teşrîf etti. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com