Behaeddin-i Buhari hazretlerinin Esseyyid Burhaneddin adında bir sevdiği vardı ki, çok severdi bu büyük veliyi. O anlatıyor: Bir gün, bu büyük zatın bağda olduğu bir saatte, Ona "balık" götürüp hediye ettim. Mübarek, kabul buyurdu hediyemi. Ateş yakıp, pişirmek istedik. Ancak hava karardı birden Ve yağmur bulutları belirdi gökyüzünde. Gök gürledi. Şimşekler çaktı. Ve bir "yağmur" başladı ki, sanki kovayla su boşanıyordu gökten. Hiç öyle yağmur görmemiştim. Hocam bana bakıp; - Burhaneddin, dua et de bir müddet için bizim bağa yağmur yağmasın, buyurdu. - Peki efendim, dedim. Ellerimi kaldırıp; - Yâ Rabbî, yağmurunu bu bağa yağdırma, diye yalvardım. Duam kabul oldu. Yağmur anında durdu. Etrafımıza yağıyor, ama bizim bulunduğumuz bağa bir damla bile düşmüyordu. Ancak bu, benim işim değildi tabii. Hocamın bereketiyle olmuştu. EY KULUM, İSTE VEREYİM Bu zat, bir gün sohbetinde; - Kardeşlerim, huzur-u ilahide toplanmak biz kullar için ne büyük bir nimettir değil mi? buyurdu. Dinleyenler bir şey anlamadılar. Onlardan biri; - Bundan neyi kastettiniz efendim? diye sordu. - Namazı, buyurdu. - Namazı mı efendim? - Evet. Huzur-u ilahi, namazdır kardeşlerim. Kul namaza durunca Rabbinin huzurundadır, buyurdu. Ve daha açıkladı: - Namazda okumaya başlayınca, Rabbi ile konuşur. Ellerini duaya kaldırınca, Hak teâlâ; "Ey kulum, iste vereyim!" buyurur. Bundan büyük nimet olur mu? > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com