Abdülkadir-i Geylani hazretleri kuddise sirruh, çocukken tarlada öküzün kuyruğundan tutunmuş gidiyordu ki, hayvan dile gelip; - Ey Abdülkadir! Sen bunun için yaratılmadın! diye seslendi. Korktu ve koşarak eve geldi. - Anneciğim! İzin verirsen, Bağdat'a gideceğim. - Neden oğlum? - İlim tahsil edeceğim. Annesi; - Çok iyi olur, dedi. Ve koltuğunun altına "kırk altın" dikip; - Haydi yolun açık olsun, dedi. Allaha emanet ol ve sakın yalan söyleme! Abdülkadir; - Peki anneciğim, deyip katıldı bir kervana. Az sonra eşkıyalar kestiler önlerini. Ve kervanda kimin nesi varsa gasbettiler. Sıra Abdülkadir'e gelince eşkıya sordu: - Senin neyin var çocuk? - Kırk altınım var. - Yaa, nerede peki? - Koltuğumun altında dikili. Adam koştu reislerine: - Reis! Bir çocuk, kırk altını olduğunu söylüyor. Reis gelip, sordu merakla: - Ey çocuk, kırk altının varmış, doğru mu? - Evet efendim, doğru. - Nerede peki? - Koltuğumun altında dikili. Söylediği yeri söküp, altınları buldular. Reis sordu: - Çocuk, niçin doğruyu söyledin? Demeseydin, biz bulamazdık. - Anneme söz vermiştim efendim. - Ne söz vermiştin? - Hiç yalan söylemeyeceğim, diye. - İyi ama, kaybettin altınları. - Olsun efendim. Birkaç altın için anneme verdiğim sözden dönmeye değer mi? Reis başladı ağlamaya. - Eyvaah! Ben de Rabbime söz vermiştim. Ona kulluk yapacaktım. Ama bunca yıldır eşkıyalık yaptım, dedi. Oracıkta tövbe etti. Adamları da onu görüp tövbe ettiler. Aldıkları malları iade edip, eşkıyalığı terk ettiler. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com