"Sen niçin oynamıyorsun?"

A -
A +

Za­man-ı saa­det­te on ya­şın­da­ki Ab­dul­lah, ba­ba­sı bir harp­te şe­hit olun­ca ye­tim kal­mış­tı. Bu­nun için ke­der­li ve mah­zun­du. Gül­mü­yor, oy­na­mı­yor, an­cak oy­na­yan ço­cuk­la­ra uzak­tan ba­kıp iç­li iç­li ağ­lı­yor­du. Onun bu hâ­li­ni kim­se fark et­me­se de fark eden bi­ri var­dı: Sev­gi­li Pey­gam­be­ri­miz. Bir gün Ab­dul­lah yi­ne oy­na­yan ço­cuk­la­rı gö­zü yaş­lı ola­rak sey­re­di­yor­du ki, Efen­di­miz usul­ca ya­nı­na yak­la­şıp, şef­kat­le sor­du: - Ev­lâ­dım, sen ni­çin oy­na­mı­yor­sun ba­ka­yım? Yav­ru­ca­ğın ba­şı yer­dey­di. - Be­nim ba­bam yok, oy­na­ya­mam, de­di. - Kar­deş­le­rin var mı pe­ki? - Kar­deş­le­rim de yok. Bu­nun üze­ri­ne Efen­di­miz de ağ­la­yıp, mü­ba­rek göz­le­rin­den yaş­lar sü­zül­dü ya­nak­la­rı­na. Ye­ti­min ba­şı­nı şef­kat­le ok­şa­yıp sor­du tek­rar: - Sen Ha­san ve Hü­se­yin'i ta­nı­yor mu­sun ev­la­dım? - Evet, ta­nı­yo­rum. - Pe­ki, on­la­ra kar­deş ol­mak is­ter mi­sin? Göz­le­ri par­la­dı bir­den. Ba­şı­nı kal­dı­rıp bak­tı­ğın­da Efen­di­miz "aley­his­se­lam"ı gör­dü kar­şı­sın­da ve se­vinç­le ce­vap­la­dı: - İs­te­rim yâ Re­sû­lal­lah. - Pey­gam­be­rin to­ru­nu ol­ma­yı da is­ter mi­sin? - Evet, hem de çok is­te­rim. - Öy­ley­se be­nim to­ru­num­sun. Hay­di tut elim­den, bi­ze gi­de­lim. Bir­lik­te eve gel­di­ler. Ab­dul­lah mut­luy­du ar­tık. Ye­tim­li­ği­ni unut­muş­tu. Hâ­ne-i saa­det­te ye­me­ği­ni ye­di ve gü­zel bir el­bi­se gi­yip ko­şa­rak gel­di oyun ye­ri­ne. An­cak şim­di çok se­vinç­liy­di. Ye­rin­de du­ra­mı­yor; "Ben, Pey­gam­be­ri­mi­zin to­ru­nu­yum!" de­yip, neş'ey­le hop­lu­yor­du. Öbür­le­ri ona gıb­ta ile ba­kıp; - "Aa­ah! Keş­ke biz de ye­tim ol­say­dık da, se­nin ka­vuş­tu­ğun şe­re­fe biz de ka­vuş­say­dık" di­yor­lar­dı. >> E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com