Meşhur sihirbaz "Ecipal", mağlup ve me'yûs halde geri döndü mecburen. Hükümdara gelip; - İzin ver, tek başıma gideyim! dedi. Bir "Ceylân derisi"nin üstüne oturdu. Ve havada uçarak geldi müminlerin üzerine. Muînüddîn Çeştî hazretlerini tehdit etmeye başladı havadan. Büyük velî sakindi. - Sen, yerde ne yaptın ki, havada ne yapacaksın? buyurdu. Bu söz dokundu ona. Postunun üzerinde göğe doğru yükselmeye başladı. Tâ ki görünmez olunca, Muînüddîn-i Çeştî, "Pabuc"unu çıkarıp fırlattı havaya. "Pabuç", sür'atle yükselip, yetişti o sihirbaza. Ve başına vura vura indirdi onu yere. Artık sihir yapmaya mecali kalmamıştı. Tükenmişti sermayesi. Pişmanlık duygusu kapladı içini. Üzüldü, mahcup oldu. Kalbi değişti birden. Bu "büyük velî"ye karşı sevgi hasıl oldu kalbinde. Hatta hürmet duydu ona karşı. Ve bu duygular içinde hürmetle gelip, kapandı Muînüddîn-i Çeştî'nin ayağına. Büyük velî, kaldırdı onu yerden. Bir bardak su ikram etti. Ecipal onu içince, kalbi "İslâm"a döndü birden. Hidâyet nûruyla aydınlandı. Yapacağı tek iş vardı artık. "Kelime-i şehâdet"i söylemek. O da bunu yaptı ve îmanla şereflendi. Büyük velî, ona; - Ey Ecipal, bir arzun varsa söyle! buyurdu. Ecipal, fevkalâde hürmet göstererek; - Tek arzum var, dedi. - Nedir o? - Sizin gibi üstün insanların ulaştığı en yüksek makama kavuşmak istiyorum. Büyük velî; - Pekâlâ, buyurdu. Ve merhametle bir nazar etti ona. O nazar kâfi geldi. Tasavvufun en yüksek mertebesine yükseldi bir anda. Devamı yarın... E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com