Çok uzak diyârdan bir Müslüman, Hindistan evliyâlarından İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin methini duyup Serhend’e geldi.
Ve birine misâfir oldu.
Ev sâhibi sordu:
“Serhend’e niçin geldiniz?”
“İmâm-ı Rabbânî için.”
“Onu ne yapacaksın?”
“Sohbetini dinleyeceğim.”
Ancak ev sâhibi onu sevmiyordu.
İmâm-ı Rabbânî’yi kötüledi.
O kişi bunları duydu.
Fevkalâde üzüldü!
Ve kalbinden;
"Yâ İmâm!.. Ben, sizi görüp istifâde etmek için uzak diyârdan geldim. Ama bu adam beni bu saadetten mahrum etmek istiyor” dedi.
O anda bir şey oldu.
Hazret-i İmâm geldi.
Ve o kişinin kulağını çekip kayboldu.
Misâfir, ertesi gün dergâha gitti.
Hazret-i İmâmın huzuruna girdi...
Geceki hâdiseden bahsedecekti.
İmâm-ı Rabbânî mâni oldu.
Ve o kimseye;
"Gece olanı, gündüz anlatma!" buyurdu.
● ● ●
Evliyâ-yı kirâmın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretleri bir sohbetinde;
"İnsan; kulluk vazîfelerini yapmak için ve hep Hakk teâlâ ile olmak için yaratıldı" buyurdu.
Sordular ki:
"Buna nasıl kavuşulur?"
Cevâben;
"Bu nimet, gelmişlerin ve geleceklerin Efendisine tam uymakla ele geçer" buyurdu.