Seyyid Ahmed Bedevî "rahmetullahi aleyh"

A -
A +

"Ne için gelmiyorsun?" "Ahmed-i Bedevî"nin mübârek türbesinde, Mevlid okutulurdu, her yıl doğum gününde. O devirde yaşıyan evliyâdan bir velî, Düşündü o seneki mevlide gitmemeyi. Lâkin hemen o gece, yatınca o velî zât, "Ahmed-i Bedevî"yi rüyâda gördü bizzât. Seyyid Ahmed, bu zâta buyurdu ki: (Ey kimse! Gelmek istemez misin bizim mevlidimize? Halbuki Resûlullah, hem de eshâbı kirâm, Katılır bu mevlide, peygamberân-ı izâm. Böyle bir cemiyete katılmaktan ey oğlum! Niçin kaçınıyorsun, bunu anlamıyorum?) O sabah, uykusundan uyanan bu velî de, O gün yola çıkarak, yetişti bu mevlide. "İmâm-ı Şârânî" de buyurdu ki şöylece: Bu mevlid cem'iyyeti gününden bir gün önce. "Ahmed-i Bedevî"yi rüyâda görmüş idim. Bana hitâb ederek, buyurdu ki: (Kardeşim! Bu sene gelirseniz bizim mevlidimize, Melûhiye yemeği ikrâm ederiz size.) Uyanıp, mevlid için yola çıktım o sabah. Yetiştim zamanında o gün elhamdülillah. Nerede geçirdimse o gün misâfirliği, Çıkarttılar bana hep, "Melûhiye yemeği". Ben sorup öğrendim ki, meğerse o büyük zât, Rüyâda tembîh etmiş onlara bunu bizzât. Yine bildirildi ki "İmâm-ı Şârânî"den: Bir kimse dönüyordu, bir ticârî seferden. Çok kıymetli mallarla dönmekte olduğunu, Öğrenip, harâmîler kesti birden yolunu. Çâresizlik içinde, etti ki şöyle nidâ: (Yâ Seyyid-i Bedevî, yetiş bana imdâda!) Henüz istemişti ki ondan böyle bir imdât, Beyaz at üzerinde, göründü nûrlu "bir zât". "Ahmed-i Bedevî"nin kendisiydi o gelen. Bir anda haydutları kaçırttı o bölgeden. Yine bir müslümânın, vardı ki bir kardeşi, Bir zaman, merkebini kaybetmişti bu kişi. Çok aradı ise de, bulamadı o fakat. "Ahmed-i Bedevî"den istedi sonra imdât. Çâresiz gitti onun mübârek türbesine. Derdini, şu şekilde arz etti kendisine: (Ey efendim, buraya gelmedikçe merkebim, Ahd olsun ki, buradan gitmeye yok niyetim.) Vesîle eder etmez Hakkın bu "Velî"sini, Duydu kapı önünde merkebinin sesini...