Kadib-ül ban "rahime-hullahü teâlâ" zamanında bir kişi vardı ki, hasedinden dolayı bu zâtı sevmez, büyüklüğünü inkâr ederdi. Bir gün; "Bu zât işi ilerletti, talebesi çoğaldı. Nereye gitsem, bir talebesi çıkıyor karşıma" diye düşündü. Sonra da; - En iyisi, gidip sultana şikâyet edeyim. Musul'dan sürgün etsin, ben de rahat edeyim, dedi kendi kendine. Ve bu niyetle çıktı evden. Birkaç adım atmıştı ki, biri çıktı karşısına: - Dur bakalım, nereye gidiyorsun? Cevap veremedi. - Kadib-ül ban hazretlerini sultana şikâyet edeceksin değil mi? Yine sustu. - Söyle bakalım, ne suçu var ki şikâyet edeceksin Onu sultana? Çok şaşırmıştı. Çünkü bu niyetini kimseye söylememiş, kalbinden düşünmüştü sadece. Ama dönmedi niyetinden. Saraya doğru birkaç adım atmıştı ki, başka biri çıktı karşısına. - Dur bakalım, nereye gidiyorsun? Sustu yine. - Sultana gidip hocamızı şikâyet edeceksin değil mi? İyi de, ne suçu var ki şikâyet ediyorsun? İyice şaşırmıştı: - Evet ama, ben bu niyetimi kimseye söylemedim. Siz ne biliyorsunuz bu fikrimi? - Bizi o büyük zât gönderdi. Allah'ın velî kulları kalbten geçenleri anlarlar. En iyisi vazgeç bu fikirden. Zaten vazgeçmişti adam. İstese de gidemezdi artık. Çünkü kalbine, bu zâta karşı inanılmaz bir sevgi dolmuştu. Geri dönüp, huzuruna gitti bu Allah dostu'nun. Özür diledi. Ve talebesi olmakla şereflendi. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com