Van-Arvas'ta medfun bulunan, Seyyid Fehîm hazretlerinin oğlu Muhammed Mâsum hazretlerine, bir gün sevdikleri gelerek; - Efendim, bize Peygamber Efendimizin bir mûcizesini anlatır mısınız, diye ricâ ettiler. - Hayhay, buyurdu. Ve sordu onlara: - Sizce dağ konuşur mu? - Konuşmaz tabii efendim. - Ama mûcize olunca iş değişir, buyurdu. Ve şöyle anlattı: Eshâb-ı kirâmdan "Ukayl bin Ebî Tâlip" hazretleri, Efendimizle birlikte sefere çıktı bir gün. Hava aşırı sıcak ve bunaltıcıydı. Bir dağın eteğine geldiklerinde susuzluk had safhaya vardı artık. Hazret-i Ukayl, Resûlullahın huzuruna gelerek; - Çok susadık yâ Resûlallah! diye arz etti. Efendimiz; - "Peki" buyurdular, "Şu dağa git söyle, sana su versin!" Resûlullah emrediyor Hazret-i Ukayl, dağa doğru yürüyüp seslendi: - Ey dağ! Resûlullah bana su vermeni emrediyor! Dağdan cevap geldi: - Resûlullahın emri başım gözüm üstüne. Ama Ona arz et ki, maalesef hiç suyum kalmadı. Hazret-i Ukayl şaşırdı. - Suyun kalmadı mı? Neden? - Hani bir âyet-i kerîme nazil olmuştu ya, orada; "Ey insanlar, o ateşten korkun ki, onu tutuşturanlar müşriklerle taşlardır" buyuruluyordu. - Evet. - İşte orada bahsi geçen "O taşlar" benim taşlarım olursa...diye ağlamaktan hiç suyum kalmadı. Saçlarını okşadılar Sonra şunu anlattı: - Sevgili Peygamberimiz, çocuk sahâbîlerden "Umeyr"in saçlarını okşadılar bir gün. Seksenine geldiğinde saçları hâlâ "siyah"tı mübareğin. Bir tek bile ak düşmedi o saçlara. Yüzü parlıyordu "Hazret-i Katâde"nin de yüzünü okşamışlardı bir gün. O anda yüzüne bir parlaklık geldi çocuğun. Öyle ki, akranı arasında hemen fark edilirdi. O parlaklık, ölünceye kadar hiç gitmedi ondan. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com