"Sizin âliminiz yok mu?"

A -
A +

Ebû Hanîfe'nin çocukluk yıllarında bir dehrî türemişti. -Hâşâ- Allah yoktur diyor, bu kâinatın kendi kendine var olduğunu iddiâ ediyordu. Diyar diyar geziyor, zehirli fikirleriyle halkı ifsat ediyordu. Bir gün de Kûfe'ye geldi ve; - Bir âliminiz varsa, çağırın da, onunla konuşalım, dedi. Hemen Nûman bin Sâbit'e haber saldılar. Nûman, on yaşındaydı o zaman. Münazaranın günü, yeri ve saati tesbit edildi. O gün dehrî gelip beklemeye başladı. Küçük Nûman, gecikerek geldi biraz. Dehrî bekletildiğine sinirlenmişti. Bir de on yaşlarında bir çocukla karşılaşınca iyice şaşırdı. Dudak bükerek sordu: - Sen misin âlim dedikleri? - Evet, benim. - Peki, neden geciktin? - Elimde olmayan bir sebeple. - Nasıl? - Bir köprüden geçecektim. Geldiğimde köprü yoktu. Sel götürmüş. O anda acayip bir şey oldu. Bâzı ağaçlar sebepsiz devrildi. Sonra kendi kendilerine biçilip yontulup, birbirlerine eklendiler. Bir de baktım, sandal oluvermiş. O sandala binip geldim. Dehrî alaycı bir tavırla güldü: - Kendi kendine mi oldu sandal? - Evet. - Sen neler saçmalıyorsun çocuk? Hiç ağaçlar kendi kendine sandal olabilir mi? Bu söylediğine, deliler bile güler. Nûman, bu ânı bekliyordu: - Peki, bir ufacık sandal kendi kendine olamazsa, şu koskoca kâinat kendi kendine nasıl oluyor, söylesene? Dehrî şaşırmıştı. Kıvırdı hemen. - Peki, diyelim ki Allah var. - Elbette var. - Peki nerede? Nûman, bir bardak süt isteyip sordu: - Bu sütün içinde yağ var mı? - Var tabii. - Peki göster bakalım. Nerede? Dehrî mahcup vaziyette başını öne eğdi. Verecek cevabı yoktu. "Şehâdet"i getirip Müslüman oldu. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com